24 Ocak 2020 Cuma

Çıktıya Dayalı Tıp Eğitimi


İyi bir okçu, kullandığı oklarla değil, ulaştığı amaçlarla tanınır. Thomas Fuller

Bir mimarın oluşturacağı bina, hazırladığı planda gizlidir. Önce zihninde şekillendirir, sonra kâğıt üzerine döker, sonrasında ise onun küçük bir modelini oluşturur ve böylelikle, bina tamamlandığında neye benzeyeceğini herkes en başından görebilir. İhtiyaçlara cevap vermeyecek bir plan, baştan tespit edilip düzenlenebilir. Aynı şekilde, geleceğin hekimlerini yetiştiren tıp fakültelerinin de, mezunlarının ne gibi özelliklere sahip olacağını baştan açık açık belirtmeleri bu anlamda önemlidir.

Öğrenme çıktılarının belirlenmiş olması, bu çıktılara nasıl ulaşılacağına dair bütün süreci ona göre tasarlamayı sağlar. Çıktıya dayalı eğitimin zıttı olarak ifade edilebilen “girdiye dayalı eğitim”de ise, eğitim sürecinde hangi içeriklerin yer alacağı ve hangi stratejilerin kullanılacağı önemlidir. Ancak, girdilerin başlangıçta uygun görünmesi, çıktının kalitesini garanti etmez. Özellikle eğitim sürecinin karmaşıklığı düşünüldüğünde; planlanan programın planlandığı gibi uygulanamaması, uygulanan programın bazı noktalarda öğrenciler tarafından algılanamaması gibi durumların çıktıların kalitesini etkilemesi mümkündür. 

Girdilerin çıktılardan daha ön planda tutulduğu bir sürecin sonunda elde edilen çıktı, ne olursa olsun kabul edilmek zorunda kalınır. Oysa çıktıya dayalı eğitimde, başta belirlenen çıktılara nasıl ulaşıldığından çok, bu çıktılara ulaşılıp ulaşılmadığı dikkate alınır. Daha önce de belirtildiği üzere, çıktıya dayalı eğitimdeki çıktılar, bu çıktılara ulaşmak için gerekli süreci ciddi bir şekilde etkiler. Çünkü çıktılara ulaşılmasını garanti altına almak için içerik, stratejiler ve ölçme-değerlendirme süreçleri bu çıktılara göre yapılandırılır. 

Mesela çıktıya dayalı tıp eğitiminin olduğu bir fakültede ölçme-değerlendirmede çan eğrisi (norm-referenced) ile değerlendirme yapılamaz; mutlaka bir geçme noktası (cut-off) belirlenmeli yani ölçüt bağımlı (criterion-referenced) değerlendirme yapılması gerekir. Aksi takdirde, grubun genelinin düşük performans gösterdiği durumda, istenen çıktıya ulaşamayan öğrenciler bile geçer not alabilir.
Ölçme-değerlendirme dışında, eğitim programındaki her bileşen çıktılarla ilişkilendirilmelidir. Çıktıya hizmet etmeyen hiçbir bileşen, programda yer almamalıdır. 

Çıktıya dayalı eğitimde, çıktıların belirlenme süreci de yüksek önemi haizdir. Çıktılar belirlenirken sadece küçük bir grubun değil, bütün paydaşların görüşünden faydalanılmalıdır. Eğiticiler, öğrenciler, yöneticiler, sahada çalışan hekimler, diğer meslek grupları ve halk bu paydaşlara dâhildir.

Çıktıya dayalı tıp eğitimindeki önemli bir nokta, eğitim sürecinin sadece tıbbi uzmanlığı değil, iletişim becerilerini, problem çözme becerisini, etik davranışları, takım çalışmasına uygunluğu da kazandıracak bir yapının oluşturulmasıdır. Bu beceriler, tıbbi uzmanlığın elde edilme sürecinin içine yedirilmelidir.

Çıktıya dayalı eğitime mesafeli olanlar da vardır. Mesafeli olmalarının sebepleri, eğitimin belirli çıktılara ulaşmak için yapılmasının, öğrencileri tek tipleştirme ve yaratıcılıklarını göstermelerine engel olma ihtimalidir. Özellikle tutum alanıyla ilgili eğitimlerde bu gibi çıktılardan bahsetmenin, tutum alanının doğasına aykırı olduğunu ifade edenler mevcuttur. Karşı olanlara karşılık olarak ifade edilenler ise, tıp fakültelerinin hekim yetiştirmesinden dolayı, mezunlarının hangi niteliklere sahip olacağını belirlememe gibi bir lüksünün olmadığıdır.

Çıktıya dayalı tıp eğitiminin bazı faydalarından söz edilebilir:

  • Geleneksel yapıdaki tıp programlarının gözden kaçırdığı iletişim becerileri, sağlık savunuculuğu gibi alanlara programda yer verilmesinin önünü açar.
  • Fakültenin kendisine “bizim amacımız ne” sorusunu sordurur.
  • Neredeyse kimse, öğrencilerin eğitim sürecinin sonunda neleri yapabilecek hâle geleceğini en başından bilmeye itiraz etmez. Dolayısıyla eğiticiler tarafından kabul edilebilirliği yüksektir. Ayrıca herkes, çıktıların ne olması gerektiği konusunda hemfikir olabilir.
  • Eğitim programının bir bütün hâlinde belirli amaçlara hizmet eder şekilde yapılandırılmasını sağlar. Birbirleriyle ilişkisiz parçalar olmasını engellemeye yardımcı olur. Bütüncül bir eğitime katkıda bulunur.
  • Eğitim süresinin sonunda hangi noktada olması gerektiğini bilen öğrenci, öz-yönelimli (self-directed) bir şekilde öğrenme süreçlerinde sorumluluk alır.
  • Eğitim süreçlerinde yer alacak olan içerik ve stratejilerde esneklik sağlar. Çıktıya ulaştırabilecek her türlü bileşen kabul edilebilirdir.
  • Ölçme-değerlendirmede nelere bakılacağını yönelik çerçeve oluşturur.
  • Eğitimin kalitesiyle ilgili hesap verebilirliği kolaylaştırır. Programın değerlendirilmesi, çıktılar üzerinden yapılır.
Çıktıya dayalı eğitimi uygulamak için fakültedeki paydaşların (yöneticiler, program geliştiriciler, eğiticiler, öğrenciler) kendilerine sormaları faydalı olan bazı sorular vardır.
  • Çıktıların belirlenmesi sürecinde bütün paydaşların görüşleri dikkate alındı mı ve bu konuda yeterince tartışıldı mı? - Yöneticiler 
  • Eğitim programı ve çıktılar uyumlu mu? - Yöneticiler 
  • Öğrenciler, mezun oldukları zaman bu çıktılara erişmiş oluyorlar mı? - Yöneticiler 
  • Eğiticiler çıktıların farkında mı? - Program geliştiriciler 
  • Çıktılar program bileşenleriyle uygun bir şekilde ilişkilendirilmiş mi? - Program geliştiriciler 
  • Programda hiçbir çıktıya hizmet etmeyen bir bileşen var mı? - Program geliştiriciler 
  • Öğrenciler programın sonunda bu çıktılara ulaşabiliyorlar mı? - Program geliştiriciler 
  • Öğrenciler, programda yer alan faaliyetlerin çıktılara ulaşmaya yardımcı olduğunu ve yapılan değerlendirmenin çıktılara uygun olduğunu düşünüyorlar mı? – Program geliştiriciler 
  • Çıktıların farkında mıyım? - Eğiticiler, öğrenciler 
  • Derslerimin çıktılara katkısı ne? - Eğiticiler
Özellikle öğrencilerin bu çıktıların ne anlama geldiğini, hangi eğitim faaliyetinin hangi çıktı için var olduğunu ve hangi ölçme-değerlendirme yönteminin hangi çıktıyı değerlendirmek için koyulduğunu anlaması için bir rehber hazırlanması önemlidir. Böylece öğrenciler, kendilerini çıktılara erişmek için yönlendirebilir ve bu yolda daha fazla sorumluluk alabilirler.

Sonuç olarak çıktıya dayalı eğitim, sürece dayalı eğitimdeki “şu derslere gir, 6 yılı tamamla, diplomanı al” şeklindeki anlayışın “niteliksiz mezunlar” oluşturma tehlikesini, çıktıları ön plana koyarak bertaraf etmeyi amaçlayan işlevsel bir yaklaşımdır. Eğitim programının çıktılara göre yapılandırılması, çok sayıda olumlu etkiye neden olabilir ve böylelikle, öğrenci mezun olduğunda gerekli donanıma sahip şekilde mesleğe adım atabilir.

Bu içerik tamamen aşağıdaki kaynaktan yararlanılarak, sizi o asıl kaynağa başvurmaya teşvik etmek için oluşturulmuştur.

Kaynak

Harden RM (1999) AMEE Guide No. 14: Outcome-based education: Part 1-An introduction to outcome-based education. Medical Teacher, 21:1, 7-14. DOI:10.1080/01421599979969

Ross N (1999) AMEE Guide No. 14: Outcome-based education: Part 4-Outcome-based learning and the electronic curriculum at Birmingham Medical School. Medical Teacher, 21:1, 26-31. DOI: 10.1080/01421599979996

Okuduğunuz bu yazıyı cihazınıza PDF olarak kaydetmek için şu bağlantıyı ziyaret edebilirsiniz:
Çıktıya Dayalı Tıp Eğitimi - PDF

29 Aralık 2019 Pazar

Senaryo Uygunluk Sınavı Nasıl Hazırlanır?


Bu yazıyı okumadan önce “Senaryo Uygunluk Sınavı (Script Concordance Test) Nedir?” başlıklı yazıyı okumanız tavsiye olunur.

Senaryo uygunluk sınavının temel özellikleri bir başka yazıda özet olarak açıklanmıştı. Bu yazıda ise senaryo uygunluk sınavı hazırlarken ve bu sınavları uygularken dikkat edilmesi gereken noktalardan bahsedilecek.

Her sınavı hazırlamadan önce yapılması gerektiği gibi senaryo uygunluk sınavı hazırlamadan önce de sınavın amacı (biçimlendirici değerlendirme mi yapılacak, mezuniyet için karar mı verilecek vb.), sınava kimlerin gireceği (mezuniyet öncesi, intörn, asistan), hangi alanda yapılacağı (göğüs cerrahisi, geriatri, iletişim becerileri) gibi durumlar belirlenmelidir. Çünkü bütün bunlar sınava yön verecektir.

Kapsam geçerliliğini sağlamak için de soruların konu alanını tamamen kapsadığını gösteren ayrıntılı bir plan/taslak (blueprint) hazırlanması uygun olacaktır.

Senaryo uygunluk sınavı için soru hazırlanmasına gelecek olursak, öncelikle madde-soru ayrımını yapmak gerekir. Bu sınavda her bir olguya “madde”, olguların içinde puanlanan her bir duruma da “soru” denir.  Sorulardaki durumlar, olguyla ilgilidir ama birbirleriyle ilişkisizdir; diğerinin devamı olarak düşünülmemelidir. Kafa karışıklığına yol açmaması için bu durum öğrencilere de iyi ifade edilmelidir. Sınavdaki maddeleri oluşturan senaryolar tablodaki örneklerde de yer aldığı gibi tanı koymaya, araştırmaya (tetkik), tedaviye yönelik olabilir.

Maddeleri (olguları) ve soruları hazırlarken dikkat edilmesi gereken bazı yönler şunlardır: 

- Olgu, gerçek meslekî yaşamda karşılaşılmış ve yaygın olan bir durumdan oluşmalıdır. Tablodaki örneklerde de görüldüğü gibi; kısa, gerçekçi ve sorunu çözmek için gereken bütün bilgileri içermeyen (ill-defined) bir yapıda olmalıdır.

- Olguyla ilgili sorularda; tanı, tetkik ve tedavi anlamında akla gelebilecek seçenekler (örnekte BPPV, geçici iskemik atak, meniere gibi) sıralanmalıdır. Bu, öğrencinin zihnindeki belirli senaryoları tetiklemek içindir. Dolayısıyla uç durumlar değil, inandırıcı olanlar seçilmelidir.

- Akla gelen durumlar konulduktan sonra, o durumlarla ilgili akıl yürütürken karar vermeye yarayan (vertigonun süresi) ya da yaramayan (deri lezyonuna müdahale öyküsü) bilgiler eklenmelidir.
(Madde yazımı hakkında ileri okuma için başvurabileceğiniz bir kaynak: Fournier JP, Demeester A, Charlin B. 2008. Script concordance tests: Guidelines for construction. BMC Med Inform Decis Mak 8:18)

Bazı tecrübeler, madde ve soru yazımı için 2 yazarın gerekli olduğunu göstermektedir. Bu yazarlar sınavın kime yapılacağını ve amacını bilmelidirler. Hazırlanan sınav uygulanmadan önce olguların ve soruların açıklık ve uygunluğu konusunda geri bildirim alınması için 2 ya da 3 bağımsız değerlendiriciye gönderilmelidir. 

Olgu ve sorularda gerçekliği sağlamak önemli bir konudur. Bunun için, görsel (video kaydı gibi) materyaller kullanılabilir.

Senaryo uygunluk sınavının güvenilirliğine (mesela Cronbach’s alpha değerinin 0.75–0.80 arasında olmasına) yetecek sayıda madde (olgu) ve soru sayısı hakkında çalışmalar yapılmıştır. 25 maddenin içine gömülmüş üçer sorunun, bu güvenilirliği sağladığı görülmüştür. Her bir maddede üçer sorunun olması az görülebilir ama bu, teorik ve psikometrik temellere dayanılarak belirlenmiştir. Bir hastayla karşılaşan hekim, o anda zihnine onlarca değil, sınırlı sayıda hipotez getirmektedir. 

Puanlama genellikle beşli Likert ölçeğiyle yapılır (-2’den +2’ye). Sınav eğer ölçme-değerlendirme için değil de öğrenmeyi teşvik için veya o konuyu henüz öğrenmemiş kişiler için yapılıyorsa -1, 0, +1’den oluşan üçlünün kullanılması daha uygundur. Buna örnek olarak, öğretim öncesinde öğrencilerin zihnindeki açıkları belirlemek ve oradan çıkan eksiklikleri öğretimin yönünü tayin edecek bir atlama tahtası olarak kullanmak verilebilir.

-2 ile +2 arasındaki seçeneklerin anlamı da verilmelidir. Tanı bakımından bu puanlar şöyle şekillenebilir:

-2: Neredeyse dışlanır
-1: Düşük ihtimal
0: İhtimal düşük de değil yüksek de değil
+1: Yüksek ihtimal
+2: Neredeyse kesin

Tetkik ve tedavi konusunda ise şu şekilde olabilir:

-2: Gereksiz ya da kontraendike
-1: Az gerekli/faydalı
0: Gereklilik/faydalılık az da değil çok da değil
+1: Yüksek gereklilik/faydalılık
+2: Neredeyse kesin gerekli/faydalı

Soruların yazımından sonra, seçeneklerin puanlanmasına sıra gelir, puanlama bir panel ile yapılır. Adı “referans paneli”dir. Bu puanlamayı uzmanlar, soruları tek tek çözerek yaparlar. Seçeneklerinin puanlarını belirlemek için gerekli uzman sayısının en az 10’dur. 15 uzmanla yapılan işlemin kalitesi yüksek olur. 20’den sonra ise getirdiği fayda azalır. Bu kişiler alanında uzman olmalıdır. Uzmanlığın nasıl belirleneceği hakkında genel geçer kurallar yoktur. Bu yüzden uzmanlık belgesi, alanındaki belirli sürelik tecrübe gibi ölçütler konulabilir.

15-20 uzmandan bir şeyler yapmalarını beklemek genelde zordur ama bu konuda zorluk yaşanması düşük ihtimaldir. Çünkü tüm yapmaları gereken, her gün karşılaştıkları durumları içeren ve uzmanlık alanlarına giren soruları cevaplamaktır. Hiçbir ön hazırlığa gerek yoktur. Buradan önemli bir nokta, kimin hangi soruyu nasıl cevapladığının gizli kalacağının garantisini vermektir. Bu garanti verilmediği zaman uzmanların katılımı azalabilir.

Öğrencilere sınav için verilecek sürenin, 20-25 maddeye yerleştirilmiş 60-90 soru için yaklaşık 1 saat olması uygundur. Ama önemli olan, bu sınava aşina olmayan öğrencilere sınav öncesi yeterli bilgi verilmesidir.

Sınavın kalitesini belirlemek için önce pilot uygulama yapmak önemlidir. Böylelikle sorunlu maddeler tespit edilerek düzeltilir. Ama bu sınavın doğası, sınavın zorluğunun ve ayırt ediciliğinin sınava giren katılımcının kendine has özelliklerine göre çok fazla değişmesine neden olmaktadır. Dolayısıyla iyi işlemeyen maddeler, sınav sonrasında hem uzmanların hem de öğrencilerin işaretledikleri seçeneklerin dağılımıyla ilgili bir inceleme yapılmasını gerektirebilir.

Sınavdaki kaliteli soru, uzmanların büyük çoğunluğu tarafından belirli bir seçeneğin seçildiği, bunun yanında o seçeneğe yakın seçenekleri seçen uzmanların da bulunduğu sorudur. Bütün uzmanların tek bir seçeneği seçtiği soru kaliteli değildir, tek doğru cevaplı çoktan seçmeli soruya dönüşmüştür. Seçeneklerin her birinin eşit sayıda uzman tarafından seçildiği soruların ise ayırt ediciliği yoktur. Bazı durumlarda, uzmanların büyük kısmı bir soru için mesela +1 ve +2 seçeneklerini seçmişken geri kalan az kısmı -2 gibi çok ters bir seçeneği işaretlemiş olabilir. Böyle durumlarda o azınlığı yok saymanın sınav sonuçlarının güvenilirliğine anlamlı bir etki yapmadığı, hatta bütün sorularda sürekli olarak çoğunluğun görüşünün tamamen zıttını seçen uzmanın tamamen yok sayılmasının da bir sorun oluşturmayacağı gösterilmiştir.

Öğrencilerin verdikleri cevapların incelenmesi de kalite hakkında bilgi verir. Madde-toplam korelasyonu negatif olanlar ve 0.05’ten küçük olan maddeler sınavdan çıkarılabilir. Ancak kesinlikle çıkarılması gerektiği anlamına gelmez çünkü bu, konu alanlarındaki ya da uzmanların yeterliliğindeki heterojenliği gösteriyor olabilir. Madde çıkarılmadan önce bunlar da göz önüne alınmalıdır. Ayrıca, güvenilirliği yeterli olmayan maddeleri sınavdan çıkarırken kapsam geçerliliğine vereceği zarar da unutulmamalıdır.

Senaryo uygunluk sınavlarında geçme/kalma puanını belirlemek için belirlenmiş ortak bir yöntem henüz oluşturulmamıştır. Buna rağmen birkaç yöntem önerilebilir. Bunlardan biri, geçme puanını, sınava giren uzmanların aldığı puanların ortalama -2SD seviyesi şeklinde belirlemek olabilir.

Bu içerik tamamen aşağıdaki kaynaktan yararlanılarak, sizi o asıl kaynağa başvurmaya teşvik etmek için oluşturulmuştur.

Kaynak

Lubarsky S, Dory V, Duggan P, Gagnon R, Charlin B (2013) Script concordance testing: From theory to practice: AMEE Guide No. 75. Medical Teacher, 35:3, 184-193. DOI: 10.3109/0142159X.2013.760036

Okuduğunuz bu yazıyı cihazınıza PDF olarak kaydetmek için şu bağlantıyı ziyaret edebilirsiniz:
Senaryo Uygunluk Sınavı Nasıl Hazırlanır? - PDF

Senaryo Uygunluk Sınavı (Script Concordance Test) Nedir?

Senaryo uygunluk sınavı (Script Concordance Test) tıp eğitiminde, öğrencinin belirsizlik içeren bir klinik durumda akıl yürütme becerisini ölçme ve değerlendirme amacıyla kullanılan işlevsel bir araçtır. Ölçtüğü şey tam olarak “klinik verileri belirsizlik ortamında yorumlama becerisi”dir.
Senaryo uygunluk sınavı, yazılı bir sınavdır. Öğrencilere klinik senaryolar sunulur ve bu senaryoyla ilgili bilgiler her soru öncesi biraz daha detaylandırılır. Öğrencilerden; tanı, tetkik veya tedavi gibi amaçlar için verilen senaryoya göre tercih edilen yaklaşımın uygunluğunu puanlamaları istenir. Çıkarım yapılabilmesi için bilgi sunulur ama gerçek mesleki yaşamdaki belirsizlikleri içermesi için de senaryoda birçok nokta karanlıkta bırakılır.


58 yaşında kadın hasta acil servise iki haftadır süren aralıklı vertigo atağı ile başvuruyor.
Diyelim ki aklına tanı olarak;
Sonra hastayla ilgili şöyle bir bilgi öğrendin;
Son öğrendiğin bilgi de hesaba katıldığında, senin düşündüğün tanının uygunluğu sence;
Durum 1: Benign paroksismal pozisyonel vertigo geldi
Vertigo epizodları 30 dakika sürüyormuş
-2
-1
0
1
2
Durum 2: Geçici iskemik atak geldi
Hipertansiyon öyküsü varmış
-2
-1
0
1
2
Durum 3: Meniere sendromu geldi
Bir deri lezyonunu yakın zamanda ameliyatla aldırmış
-2
-1
0
1
2



74 yaşında hipertansif kadın hasta, hidroklorotiazid ve 80 mg aspirin kullanıyor. 15 dakika süren, konuşmada bozukluk ve sol elinde beceriksizlik yaşıyor. Sağ internal karotid arterde %90 darlık tespit ediliyor.
Diyelim ki aklına tedavi olarak;
Sonra hastayla ilgili şöyle bir bilgi öğrendin;
Son öğrendiğin bilgi de hesaba katıldığında, senin düşündüğün tedavinin uygunluğu sence;
Durum 1: Sağ karotid endarterektomi yaptırmak geldi
Sol internal karotid arterinde %70 darlık var
-2
-1
0
1
2
Durum 2: Statin tedavisi başlamak geldi
LDL değeri 1.97 mmol/L (normal aralık: 2.00–3.40 mmol/L)
-2
-1
0
1
2
Durum 3: Aspirini kesip 75 mg Klopidorel başlamak geldi
Peptik ülseri varmış
-2
-1
0
1
2

Tablolarda görüldüğü gibi, önce senaryo verilir. Daha sonra bu senaryoyla ilgili tanı, tetkik, tedavi gibi durumlar bağlamında “akla gelenler” ayrı ayrı ifade edilir (verilmiş olan akla gelen durumların, birbirlerinden bağımsız olarak ele alınması istenir). Sonrasında ise akla gelen o tanı, tetkik ya da tedavinin, senaryodaki hastayla ilgili verilen yeni bilgi ışığında değerlendirilmesi öğrenciden beklenir. Bu değerlendirmede yapılan, akla gelen düşüncenin yeni bilgi de hesaba katıldığındaki uygunluğudur. Uygunluğun değerlendirmesi genellikle -2 ile +2 arasında puanlanarak yapılır.
Diğer birçok geleneksel sınavın aksine, senaryo uygunluk sınavındaki soruların tek bir doğru cevabı yoktur. Yani bir senaryoda akla gelen tanı, tetkik, tedavinin veya her ne verilmişse onun yeni bilgi ışığında uygunluğunun değerlendirilmesi sonucu verilen puan için tek bir doğru yoktur. -2 ile +2 arasında verilen puanlardan en uygun olanı (altın standart) uzmanların çoğunluğunun üzerinde hemfikir olanıdır.

Mesela verili akla gelen durumlardan birinin uygunluğunu 10 farklı uzman değerlendirsin. Bu uzmanlardan beşi +2 puan, üçü +1 puan, ikisi -1 puan versin. Burada altın standart cevap “+2”dir ve dolayısıyla +2’yi seçen öğrenciler sorudan 1 puan alırlar. Uygunluğu değerlendirip +1’i seçen öğrenciler aynı sorudan 3/5=0.6 puan alırken, -1’i seçen öğrenciler ise 2/5=0.4 puan alırlar. Diğer seçenekleri (0’ı ve -2’yi) seçen öğrenciler ise bu sorudan hiç puan (0/5=0) alamazlar. Puanları hesaplarken 5’e bölmemizin sebebi, altın standart olan cevabın 5 uzman tarafından mutabık kalınarak ortaya çıkmasıdır. Eğer 7 uzman bu cevabı seçmiş olsaydı, diğer seçeneklerin puanlarını hesaplamak için 7’ye bölecektik; 7 uzmanın yani çoğunluğun seçtiği cevabı seçen öğrenciler ise yine tam puan olan 1 puan alırdı.

Tek bir doğru cevabın olmaması, belirsizlikler içeren klinik durumlara uzmanların farklı yaklaşımlarının referans alınarak puanlama yapılması önemli çünkü her bir uzmanın yaklaşımı kendi içinde bir değeri barındırır. 

Bu sınavın teorik arka planını “script theory” oluşturur. Bu teori, olayları veya objeleri yorumlarken zihnimizdeki bilgilerin nasıl depolandığını ve geri çağırıldığını açıklamayı hedefler. Bilişsel psikolojiden köken alan bu teorinin sağlık alanındaki izdüşümlerine bakıldığında, tıbbi bilgilerin zihnimizde senaryolar/şemalar (“script”ler) olarak kayıtlı olduğu öne sürüldüğü görülür. Bu senaryolar/şemalar “kardiyovasküler hastalıklar” gibi geniş kapsamlı olabildiği gibi, bir hastalığa (mesela miyokard infarktüsü) veya tek bir vakaya (mesela Mehmet Bey’in vakası) dayalı da olabilir. Bu senaryolar, okuyup yaşadıkça sürekli olarak yeniden yapılandırılır ve karşılaştığımız her vakada kendi içimizde verdiğimiz anlık tepkinin kaynağı olan sinirsel bağların ürünüdür.

Mesela poliklinikteyken genç bir kadın hastanın size baş ağrısı ile başvurduğunu düşünün. Hasta kapıdan girer girmez onun hakkında düşünceleriniz oluşur ki bunların bir kısmı bilinçaltından gelir. Hastaya şikâyetleri hakkında sorular sordukça yeni bilgiler öğrenirsiniz. Baş ağrısının sol tarafta ve şiddetli olduğunu ifade edince, hastanın yüzündeki rahatsız hâli ve kadın olmasını da bu şikâyetle birleştirince zihninizde hemen “migren senaryosu” belirir.

Süreç burada anlatılırken uzun sürse de zihindeki olaylar oldukça hızlı gelişir. Elde ettiğiniz sınırlı sayıdaki bilgiyle “migren senaryosu”nu işe koşarak bir hipotez kurmuşsunuzdur. Bu noktada beklentiniz; tek taraflı, bulantı veya ışık hassasiyetinin eşlik ettiği zonklayıcı bir ağrı ile karşılaşmaktır. Ama hasta, diyelim ki beklentinizin dışında bilgiler vermektedir. Mesela ışık hassasiyeti veya bulantı yoktur, ağrısı zonklayıcı değildir; ateşi vardır ve ense sertliği tarifliyordur. Bu bilgileri öğrendiğiniz anda zihniniz “migren senaryosu”nun yanına “menenjit senaryosu”nu da ekleyecek ve bundan sonra elde edeceği bilgilerle bunların hangisinin vakayla uyumlu olduğunu araştıracaktır. Bu hasta çıktıktan sonra odaya giren yeni bir hastayla da zihniniz, bütün bu senaryoları bir kenara koyacak ve yeni hastaya uygun senaryo geliştirmeye başlayacaktır.

Ne kadar çok senaryo geliştirir ve onları sınarsanız, zihninizde bu senaryoları içeren sinirsel yolakları geliştirir ve bununla kalmayıp yeni bağlantılar kurarsınız. Böylelikle karşılaştığınız klinik durumlarla başa çıkma konusunda daha yeterli olursunuz. İşte senaryo uygunluk sınavları da bu yeterlilikleri, öğrencilerin senaryolara tepki verirken kullandıkları akıl yürütme becerilerini uzman hekimlerin akıl yürütme becerileriyle karşılaştırarak ölçer. Dolayısıyla bu sınav, çoktan seçmeli klasik sınavlardaki gibi hatırlama düzeyindeki bilgi miktarını ölçmeyi hedeflemez. Akıl yürütme, bilgiyi farklı alanlara aktarma gibi daha üst düzey becerileri ölçer.

Senaryo uygunluk sınavı özetle, klinik akıl yürütme becerisini ölçmek için geçerliliği ve güvenilirliği gösterilmiş iyi bir araçtır. Bu beceriyi ölçen sözlü sınav ve OSCE gibi sınavlar, ya standardizasyonun zor olmasından ya da külfetli olmasından dolayı senaryo uygunluk sınavına göre elverişsizdir. Senaryo uygunluk sınavı ile hem standardizasyon kolayca yapılabilir, hem de hazırlanışında OSCE kadar zahmetli bir süreç gerekmez.

İlişkili yazı: Senaryo Uygunluk Sınavı Nasıl Hazırlanır?

Bu içerik tamamen aşağıdaki kaynaktan yararlanılarak, sizi o asıl kaynağa başvurmaya teşvik etmek için oluşturulmuştur.

Kaynak

Lubarsky S, Dory V, Duggan P, Gagnon R, Charlin B (2013) Script concordance testing: From theory to practice: AMEE Guide No. 75. Medical Teacher, 35:3, 184-193. DOI: 10.3109/0142159X.2013.760036

Okuduğunuz bu yazıyı cihazınıza PDF olarak kaydetmek için şu bağlantıyı ziyaret edebilirsiniz: Senaryo Uygunluk Sınavı (Script Concordance Test) Nedir? - PDF