28 Eylül 2017 Perşembe

Perry'nin Zihinsel (Entelektüel) Gelişim Şeması

Bir gün derstesiniz ve böbrek taşı olan hastaya yaklaşımı mükemmel bir şekilde anlattınız. Anlatırken; taşın yeri, büyüklüğü, hastanın durumu ve bunun gibi çok sayıda şarta bağlı olarak farklı farklı yaklaşımların olduğundan bahsettiniz. Ders bittikten sonra öğrencinin biri gelip “hocam tamam da bu anlattıklarınızın içinde hangi yaklaşım doğru olanı” diye bir soru sorsa ne hissederdiniz?

Bu yazımda, yayınlandığı yıldan beri öğrencilerin zihinsel gelişimi ile ilgili araştırmalarda yaygın bir şekilde kullanılan ve sadece eğitim alanına değil, kariyer planlaması gibi zihinsel gelişim ölçümünün önemli olduğu birçok alana da yardımcı olan Perry Şeması’ndan bahsedeceğim.

William G. Perry, 1913 Paris doğumlu ve eğitim psikolojisiyle uğraşmış olan bir profesör. Harvard Graduate School of Education’da 15 yıl boyunca öğrencilerin zihinsel ve bilişsel gelişimini gözlemleyen bir araştırma yapıyor ve  bunu “Fakülte Yıllarında Etik ve Zihinsel Gelişim Şekilleri: Bir Şema (Forms of Ethical and Intellectual Development in the College Years: A Scheme)” adıyla 1970 yılında yayınlıyor.

Perry Şeması daha çok Harvard’daki erkek öğrencilerin dahil olduğu araştırmadan yola çıkılarak oluşturulmuş olsa da şemanın 21. yüzyılda bile cinsiyet ve kültür fark etmeksizin çok çeşitli gruplara uygulanabiliyor olması oldukça önemli ve değerli.

Perry’nin yaptığı şeyi önce Wilbert J. McKeachie’den alıntılayarak özetleyelim, daha sonra ayrıntılara yavaş yavaş geçelim. McKeachie kitabında (Wilbert J. McKeachie, McKeachie’s Teaching Tips, Houghton Mifflin, 2002, p. 296.) Perry’nin “Harvard öğrencilerinin zihinsel gelişiminin önce sadece ‘doğru ve yanlış’ ya da ‘iyi ve kötü’nün olduğu basit ikili (düalist) anlayıştan, her düşüncenin eşit derecede geçerli olduğu göreceliliğe geçtiğini; daha sonra da bu noktadan, değerlerin ve düşüncelerin mükemmel olmayıp henüz tamamlanmamış olduğunu bilen ve doğrulanmaya, geliştirilmeye açık olduğu için bu konularda sorumluluk alan zihne evrilme sürecini ortaya koyduğunu” söylüyor.

McKeachie böyle dese de Perry’nin Şeması’nın ne işe yaradığını tek cümle ile özetleyecek olursak şöyle diyebiliriz: Perry, öğrencinin “bilgi elde etme işi”nden ne anladığını basitten karmaşığa gelişim basamaklarıyla sıralıyor.

Perry’nin zihinsel gelişim şeması, 4 ana basamağın alt dalları şeklinde 9 basamaktan oluşuyor. Ama yazımda basamakları, çokluğunun oluşturabileceği kafa karışıklığını önlemek adına 4 basamak şeklinde özetleyeceğim.


Perry'nin Zihinsel (Entelektüel) Gelişim Şeması

1. İkilik (Dualism) Evresi: Öğrenci, öğrenilmesi gereken sadece bir doğru cevabın olduğunu düşünür. Onun için “doğru ve yanlış” ya da “iyi ve kötü” vardır. Bunlar hakkındaki bilgi otoriteden alınır, sorgulanmaz. Çünkü otorite neyin doğru, neyin yanlış olduğunu bilir.

2. Çokluk/Öznellik (Multiplicity) Evresi: Öğrenci, problemin birden fazla cevabının olduğunu ya da cevabının olmadığını ya da cevapların birbirleriyle çeliştiğini düşünür ve cevap konusunda otoriteyi değil, iç sesini dinler. Herhangi geçerli bir dayanağı olmayan bu iç sese güvenir.

3. Görecelilik (Relativitism) Evresi:  Her fikir ya da çözüm, içinde bulunduğu şartlara göre bir diğerinden iyi olabilir. Öğrenci; şartları, kaynağı ve kanıtları göz önünde bulundurarak bakış açılarını değerlendirir. Uzmanlar bile bu değerlendirmeye tabi tutulur.

4. Görecelilikte Tercih Yaparak Sorumluluk Alma (Commitment Within Relativitism) Evresi: Öğrenci, kaynakları dikkate alır, bunun yanında kendi tecrübesini ve bu tecrübelerle ilgili akıl yürütmesini kendine anlamlı gelen bütüncül bir bilgiye dönüştürür. Öğrenci bu noktada tercihini bir yönde yapmıştır ve bu tercihin oluşturduğu sonuçları öngörüp, sorumluluğu almayı da öğrenmiştir. Fakat yapılan bu tercih bir kere yapılıp bitmez, sürekli devam ederek evrilen bir süreçtir.

Bu şemayla ilgili önemli bir nokta da şu ki; bir öğrenci bir konuda bu dört basamaktan birindedir ama aynı anda başka bir konuda başka bir basamakta olabilir.

Bir basamaktan diğerine geçiş; öğrencinin okuduğu, dinlediği ve çevreden gördüğü, yaşadığı şeyler sonucunda oluşan bilişsel dengesizliklerle olur. Bildiklerimizle çelişen, onlara uymayan bilgiler elde ettiğimizde onu ya bildiklerimize uydurarak çerçevemize sokarız ya da çerçevemizi o yeni bilgiye uygun bir çerçeveyle değiştiririz. İşte bu değişimler bize basamak atlatır.

Şimdi de “bunlar gerçek hayatta ne işimize yarayacak” şeklindeki o kutsal soruyu Perry Şeması açısından cevaplayalım. Yazının başında öğrencinin yönelttiği soru sonucunda “ne hissedersiniz” diye bir soru sormuştum sizlere. Perry Şeması, işte mükemmel anlattığınız bir ders sonrasında o soruyu soran öğrencinin zihinsel gelişimde hangi basamakta olduğunu dededen kalma usullerle değil, sistematik bir şekilde belirlemenize ve daha ileri basamaklara geçmesi için rehberlik etmenize yarar. Tıp fakültesinde özellikle henüz ilk yılında olan öğrencilerin size böyle “ikili evre” türü sorular yöneltmesi muhtemeldir.

Öğrencilerin “verileni alanlar” değil de “öğrenmeye katılan ve işbirliği yapanlar” olması hedefi bakımından Perry Şeması, eğiticilere çok fayda sağlayacaktır.

Kaynaklar:
https://www.cse.buffalo.edu/~rapaport/perry.positions.html
http://ii.library.jhu.edu/2013/12/13/perrys-scheme-understanding-the-intellectual-development-of-college-age-students/
http://gsi.berkeley.edu/gsi-guide-contents/learning-theory-research/cognitive-constructivism/

27 Eylül 2017 Çarşamba

Kolb'un Öğrenme Modeli

Her insan benzersizdir, kendine özgüdür.  Öğrenmeye yatkın olduğu yol da doğal olarak birbirinden farklıdır. Bu farklılık, eğiticileri, öğrenenlere en uygun öğrenme şeklini belirleyip eğitimi o şekilde sunmaya itmiştir. Ancak tahmin edileceği üzere, belirli bir insanın "en iyi hangi yöntemle" öğrendiğini tam olarak saptamak mümkün değildir. Mükemmel sonuç vermese de, bu konuda kafa yoranlar, çeşitli teoriler geliştirmiştir.

Bir alanyazın taraması (literature review) yayınına göre, 71 farklı öğrenme modeli tanımlanmıştır.* Bunlardan biri de, David A. Kolb’un “Deneyimsel Öğrenme” (Experiential Learning, 1984) modelidir. Bu yazımda, Kolb’un modelini çeşitli kaynaklardan yararlanarak açıklamaya çalışacağım.

David Kolb yayınında her insanın farklı yollarla öğrendiğini ve bu öğrenme yollarının her birinin farklı biçimlerle ilişkili olduğunu söyler. Birbirine zıt ikişer grupla başlar, bunlar:


“Somut Deneyim X Soyut Kavramsallaştırma” ve “Etkin Uygulama X Düşünsel Gözlem”dir.

Kolb'un Öğrenme Modeli

(Burada bir noktaya açıklık getirmek gerekiyor. “Düşünsel gözlem” olarak çevirdiğim kelimenin orijinali “reflective observation” olup, “reflective” kelimesini “düşünsel” çevirisi tam karşılamamaktadır. Bu yüzden, John Dewey’in 1910 yılında yayınlanan “How We Think” adlı kitabında “reflection”ın ne olduğuna dair açıklamasından bahsetmekte yarar var. Dewey, “reflection” kavramını, fikirlerin basit bir şekilde art arda sıralanması olarak değil, dayanağının ne olduğunu bilerek oluşturduğumuz her düşüncenin zihnimizde belirli/tutarlı sonuçları doğurması ve bu sonuçları hesaba kattıktan sonra yeniden düşünüp yeni sonuçlara vararak bir düşünce zinciri meydana getirmek” olarak açıklıyor. Yani “reflection” kavramı için bir bakıma “alelade değil, nitelikli bir şekilde düşünmek” diyebiliriz.)

Somut deneyim, soyut kavramsallaştırma ile birbirine zıttır. Bir kişi, somut deneyimle öğrenebilirken; diğeri, soyut kavramsallaştırma ile yani ne olduğunu düşünüp analiz ederek öğrenir. Etkin uygulama ise düşünsel gözlem ile zıttır. Etkin deneyimde kişi, deneyimin içinde fiziksel olarak bulunur. Düşünsel gözlemde ise kişi, olayın içinde olmayıp sadece gözler ve bu gözlemin üzerinde düşünür.

Yani bir bakıma ilk ikili grup, kişilerin “malzeme” olarak kullandığı, (somut deneyim ya da soyut kavramsallaştırma ile) veri elde ettiği alan; ikinci ikili grup ise bu malzemeyi nasıl kullandığının (somut olarak mı düşünsel mi) ve hangi türde ürün çıkarabildiğinin belirlendiği alandır.

Kolb, bu dört zıt kutbun ikili bileşimlerinden dört adet kavram çıkarmıştır ve kişileri bu kavramların adını verdiği gruplara koymuştur. Gruplar şu şekildedir (Türkçe çevirisi, ifadeleri tam karşılamamakta olduğundan, çağrıştırdığı anlama takılınmaması tavsiye edilir):

Accommodator (Uzlaşmacı): Kuzeybatı bölümüne tekabül eder, yani somut deneyimlerden elde edilen malzemelerin etkin uygulama ile pratiğe döküldüğü, buna yatkın olan kişileri ifade eder. Uzlaşmacı öğrenme şekline sahip insanlar, kendi analizlerinden çok başkalarının verdiği bilgilere ihtiyaç duyarlar. Mantıksal analizden çok içgüdüleri (gut brain) etkili olur. Bu öğrenme şekli, harekete geçmenin, girişimci olmanın ve inisiyatif almanın gerekli ve avantajlı olduğu alanlardaki insanlarda yaygındır. Bu tip insanlar, görevleri tamamlamak için takım halinde çalışmayı tercih ederler; onları yönetirler. Hedef belirleyip, ona ulaşmak için farklı yollar denerler. Klinik uygulama bölümlerinde çalışan doktorlar, “accommodator” tip öğrenme modeli için örnek olabilir.

Converger (Yakınsayıcı): Güneybatı bölümüne tekabül eder. Soyut kavramsallaştırmaları etkin uygulamayla pratiğe dökme işinde yatkınlığa sahip insanları ifade etmektedir. Bu kişiler daha çok teknik problemlere odaklanır ve bu problemleri yeni fikir ve teoriler bularak çözmeye eğilimlidir. Sosyal alandan, insanî ilişkilerden ve kişilerarası konulardan uzak dururlar. Onlar, yeni fikirleri hayata geçirmeye, denemeye yatkındır. Bu gruba, kâğıt üstünde teori oluşturup onu inşaat ya da makine yaparak pratiğe döken bir mühendis, uygun bir örnek olacaktır.

Diverger (Iraksayıcı): Kuzeydoğu bölümüne tekabül eder. Somut deneyimlerle elde ettiği malzemeyi düşünsel gözlemle değerlendirmeye yatkın insanları karşılar. Bu ifadenin pek anlaşılır olmadığının farkındayım. Biraz açacak olursak; bu insanlar, deneyimlere farklı açılardan bakabilirler, hassastırlar. “Yapmak”tan çok izlemeye, bilgi toplayıp problemleri hayal güçleri ile çözmeye meyillidirler. Beyin fırtınası yaparak yeni fikirler geliştirirler. Hayal kurma güçleri ve duygusallıkları gelişmiştir, farklı kültürleri tanımayı ve onlar hakkında bilgi sahibi olmayı severler, sanata ilgilidirler. Grup halinde çalışmayı, insanları dinlemeyi, açık fikirli olmayı, kişisel geribildirim almayı tercih ederler. Bu gruba sosyologlar örnek verilebilir.

Assimilator (Özümseyici): Güneydoğu bölümüne tekabül eder. Soyut kavramsallaştırmalarla elde edilen malzemeyi, düşünsel gözlemle çıktı hâline getirmeye yatkın insanları karşılar. Bu ifade de pek açıklayıcı olmadı. Şöyle ki, bu insanlar kısa, öz ve mantıksal olmayı tercih ederler. Uygulamadan ve pratiğe dökmeden çok, geniş bilgiye sahip olma ve mantıksal temelde iyi ve net bir açıklamayı isterler. Bir şeyler hakkında düşünmeye zaman ayırmak, okumak, analitik modeller keşfetmek onlar için çekicidir. İnsanlarla değil, soyut kavramlarla ilgilenmeyi severler. Bu gruba filozofları örnek verebiliriz.

Kolb’un bu modeli bazı eleştirler de almıştır.

Mark K. Smith Kolb’un modelini şu yönlerden eleştirmiştir:

- Nitelikli düşünme (reflection) kavramını, kavramın hangi parçalardan oluştuğunu açıklamamıştır. Bu da modelin, kişilerin öğrenme aktivitesi planlamasına katkıda bulunmasına engel olmuştur.

- Dört öğrenme şeklinin birbirinden farkları ile ilgili öne sürdüğü iddialar düzensiz ve ölçüsüzdür.

- Model, sadece belirli kültürel çevrelere uygulanabilirdir. Farklı kültürlerde ve şartlarda uygulamak zordur.

- Modeli test eden sınırlı sayıda çalışma olduğundan, kanıtlarla desteklenme gücü zayıftır.

- Öğrenme süreci ile “bilgi” kavramı arasında kurduğu ilişki problemlidir. Çünkü Kolb öğrenmeyi sadece bilgi üretimiyle ilgili görmüştür.

Bu eleştirilerin Kolb’un “Experiential Learning” kitabının 2015 baskısındaki değişiklikler dikkate alınmadan yapıldığını belirtmekte de fayda vardır.


Bilinmelidir ki bu yazı, Kolb’un modeli hakkında genel bir bakış kazandırmak için yazılmış olup Kolb’u tam olarak yansıtmamaktadır. Bilimsel çalışma yapacak olan kişilerin bu yazıyı baz almaması, araştırmalarının sıhhati açısından önemlidir. Çünkü yazıda atıf yapılan kaynakların güvenilirliği zayıftır.

* Coffield, Frank; Moseley, David; Hall, Elaine; Ecclestone, Kathryn (2004). Learning styles and pedagogy in post-16 learning: a systematic and critical review

Kaynaklar: