Her insan benzersizdir, kendine özgüdür. Öğrenmeye yatkın olduğu yol da doğal olarak birbirinden
farklıdır. Bu farklılık, eğiticileri, öğrenenlere en uygun öğrenme şeklini
belirleyip eğitimi o şekilde sunmaya itmiştir. Ancak tahmin edileceği üzere,
belirli bir insanın "en iyi hangi yöntemle" öğrendiğini tam olarak
saptamak mümkün değildir. Mükemmel sonuç vermese de, bu konuda kafa yoranlar, çeşitli
teoriler geliştirmiştir.
Bir alanyazın taraması (literature review) yayınına göre, 71
farklı öğrenme modeli tanımlanmıştır.* Bunlardan biri de, David A.
Kolb’un “Deneyimsel Öğrenme” (Experiential Learning, 1984) modelidir. Bu
yazımda, Kolb’un modelini çeşitli kaynaklardan yararlanarak açıklamaya
çalışacağım.
David Kolb yayınında her insanın farklı yollarla öğrendiğini ve bu
öğrenme yollarının her birinin farklı biçimlerle ilişkili olduğunu söyler.
Birbirine zıt ikişer grupla başlar, bunlar:
“Somut Deneyim X Soyut Kavramsallaştırma” ve “Etkin Uygulama X
Düşünsel Gözlem”dir.
Kolb'un Öğrenme Modeli |
(Burada bir noktaya açıklık getirmek gerekiyor. “Düşünsel gözlem”
olarak çevirdiğim kelimenin orijinali “reflective observation” olup, “reflective”
kelimesini “düşünsel” çevirisi tam karşılamamaktadır. Bu yüzden, John Dewey’in
1910 yılında yayınlanan “How We Think” adlı kitabında “reflection”ın ne
olduğuna dair açıklamasından bahsetmekte yarar var. Dewey, “reflection”
kavramını, fikirlerin basit bir şekilde art arda sıralanması olarak değil, dayanağının
ne olduğunu bilerek oluşturduğumuz her düşüncenin zihnimizde belirli/tutarlı sonuçları
doğurması ve bu sonuçları hesaba kattıktan sonra yeniden düşünüp yeni sonuçlara
vararak bir düşünce zinciri meydana getirmek” olarak açıklıyor. Yani “reflection”
kavramı için bir bakıma “alelade değil, nitelikli bir şekilde düşünmek”
diyebiliriz.)
Somut deneyim, soyut kavramsallaştırma ile birbirine zıttır. Bir
kişi, somut deneyimle öğrenebilirken; diğeri, soyut kavramsallaştırma ile yani
ne olduğunu düşünüp analiz ederek öğrenir. Etkin uygulama ise düşünsel gözlem
ile zıttır. Etkin deneyimde kişi, deneyimin içinde fiziksel olarak bulunur.
Düşünsel gözlemde ise kişi, olayın içinde olmayıp sadece gözler ve bu gözlemin
üzerinde düşünür.
Yani bir bakıma ilk ikili grup, kişilerin “malzeme” olarak
kullandığı, (somut deneyim ya da soyut kavramsallaştırma ile) veri elde ettiği
alan; ikinci ikili grup ise bu malzemeyi nasıl kullandığının (somut olarak mı
düşünsel mi) ve hangi türde ürün çıkarabildiğinin belirlendiği alandır.
Kolb, bu dört zıt kutbun ikili bileşimlerinden dört adet kavram
çıkarmıştır ve kişileri bu kavramların adını verdiği gruplara koymuştur.
Gruplar şu şekildedir (Türkçe çevirisi, ifadeleri tam karşılamamakta
olduğundan, çağrıştırdığı anlama takılınmaması tavsiye edilir):
Accommodator (Uzlaşmacı): Kuzeybatı bölümüne tekabül eder, yani somut deneyimlerden elde edilen malzemelerin etkin uygulama ile pratiğe döküldüğü, buna yatkın olan kişileri ifade eder. Uzlaşmacı öğrenme şekline sahip insanlar, kendi analizlerinden çok başkalarının verdiği bilgilere ihtiyaç duyarlar. Mantıksal analizden çok içgüdüleri (gut brain) etkili olur. Bu öğrenme şekli, harekete geçmenin, girişimci olmanın ve inisiyatif almanın gerekli ve avantajlı olduğu alanlardaki insanlarda yaygındır. Bu tip insanlar, görevleri tamamlamak için takım halinde çalışmayı tercih ederler; onları yönetirler. Hedef belirleyip, ona ulaşmak için farklı yollar denerler. Klinik uygulama bölümlerinde çalışan doktorlar, “accommodator” tip öğrenme modeli için örnek olabilir.
Accommodator (Uzlaşmacı): Kuzeybatı bölümüne tekabül eder, yani somut deneyimlerden elde edilen malzemelerin etkin uygulama ile pratiğe döküldüğü, buna yatkın olan kişileri ifade eder. Uzlaşmacı öğrenme şekline sahip insanlar, kendi analizlerinden çok başkalarının verdiği bilgilere ihtiyaç duyarlar. Mantıksal analizden çok içgüdüleri (gut brain) etkili olur. Bu öğrenme şekli, harekete geçmenin, girişimci olmanın ve inisiyatif almanın gerekli ve avantajlı olduğu alanlardaki insanlarda yaygındır. Bu tip insanlar, görevleri tamamlamak için takım halinde çalışmayı tercih ederler; onları yönetirler. Hedef belirleyip, ona ulaşmak için farklı yollar denerler. Klinik uygulama bölümlerinde çalışan doktorlar, “accommodator” tip öğrenme modeli için örnek olabilir.
Converger (Yakınsayıcı): Güneybatı bölümüne tekabül eder. Soyut
kavramsallaştırmaları etkin uygulamayla pratiğe dökme işinde yatkınlığa sahip
insanları ifade etmektedir. Bu kişiler daha çok teknik problemlere odaklanır ve
bu problemleri yeni fikir ve teoriler bularak çözmeye eğilimlidir. Sosyal
alandan, insanî ilişkilerden ve kişilerarası konulardan uzak dururlar. Onlar,
yeni fikirleri hayata geçirmeye, denemeye yatkındır. Bu gruba, kâğıt üstünde teori
oluşturup onu inşaat ya da makine yaparak pratiğe döken bir mühendis, uygun bir
örnek olacaktır.
Diverger (Iraksayıcı): Kuzeydoğu bölümüne tekabül eder. Somut
deneyimlerle elde ettiği malzemeyi düşünsel gözlemle değerlendirmeye yatkın
insanları karşılar. Bu ifadenin pek anlaşılır olmadığının farkındayım. Biraz
açacak olursak; bu insanlar, deneyimlere farklı açılardan bakabilirler,
hassastırlar. “Yapmak”tan çok izlemeye, bilgi toplayıp problemleri hayal
güçleri ile çözmeye meyillidirler. Beyin fırtınası yaparak yeni fikirler
geliştirirler. Hayal kurma güçleri ve duygusallıkları gelişmiştir, farklı
kültürleri tanımayı ve onlar hakkında bilgi sahibi olmayı severler, sanata
ilgilidirler. Grup halinde çalışmayı, insanları dinlemeyi, açık fikirli olmayı,
kişisel geribildirim almayı tercih ederler. Bu gruba sosyologlar örnek
verilebilir.
Assimilator (Özümseyici): Güneydoğu bölümüne tekabül eder. Soyut
kavramsallaştırmalarla elde edilen malzemeyi, düşünsel gözlemle çıktı hâline
getirmeye yatkın insanları karşılar. Bu ifade de pek açıklayıcı olmadı. Şöyle
ki, bu insanlar kısa, öz ve mantıksal olmayı tercih ederler. Uygulamadan ve
pratiğe dökmeden çok, geniş bilgiye sahip olma ve mantıksal temelde iyi ve net
bir açıklamayı isterler. Bir şeyler hakkında düşünmeye zaman ayırmak, okumak,
analitik modeller keşfetmek onlar için çekicidir. İnsanlarla değil, soyut
kavramlarla ilgilenmeyi severler. Bu gruba filozofları örnek verebiliriz.
Kolb’un bu modeli bazı eleştirler de almıştır.
Mark K. Smith Kolb’un modelini şu yönlerden eleştirmiştir:
- Nitelikli düşünme (reflection) kavramını, kavramın hangi parçalardan oluştuğunu açıklamamıştır. Bu da modelin, kişilerin öğrenme aktivitesi planlamasına katkıda bulunmasına engel olmuştur.
- Nitelikli düşünme (reflection) kavramını, kavramın hangi parçalardan oluştuğunu açıklamamıştır. Bu da modelin, kişilerin öğrenme aktivitesi planlamasına katkıda bulunmasına engel olmuştur.
- Dört öğrenme şeklinin birbirinden farkları ile ilgili öne sürdüğü
iddialar düzensiz ve ölçüsüzdür.
- Model, sadece belirli kültürel çevrelere uygulanabilirdir.
Farklı kültürlerde ve şartlarda uygulamak zordur.
- Modeli test eden sınırlı sayıda çalışma olduğundan, kanıtlarla
desteklenme gücü zayıftır.
- Öğrenme süreci ile “bilgi” kavramı arasında kurduğu ilişki
problemlidir. Çünkü Kolb öğrenmeyi sadece bilgi üretimiyle ilgili görmüştür.
Bu eleştirilerin Kolb’un “Experiential Learning” kitabının 2015
baskısındaki değişiklikler dikkate alınmadan yapıldığını belirtmekte de fayda
vardır.
Bilinmelidir ki bu yazı, Kolb’un modeli hakkında genel bir bakış
kazandırmak için yazılmış olup Kolb’u tam olarak yansıtmamaktadır. Bilimsel
çalışma yapacak olan kişilerin bu yazıyı baz almaması, araştırmalarının sıhhati
açısından önemlidir. Çünkü yazıda atıf yapılan kaynakların güvenilirliği zayıftır.
* Coffield, Frank; Moseley, David; Hall, Elaine; Ecclestone,
Kathryn (2004). Learning styles and pedagogy in post-16 learning: a systematic
and critical review
Kaynaklar:
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder