İkinci sınıfta gördüğüm ve çok iyi öğrendiğimi düşündüğüm
abdomen anatomisini dördüncü sınıfta Genel Cerrahi stajına başladığımda
unuttuğumu fark etmiştim. Bu nedenle konuyu Genel Cerrahi stajında tekrar
çalışıp fazladan zaman harcayarak öğrendim ve anladım ki ikinci sınıftayken bu
konuyu hiç öğrenmemişim. Çünkü 2. sınıfta öğrendiklerimin klinikte ne işe
yarayacağını bilmiyordum. – Bir
Öğrenci
Hekimliğin sadece hasta
bakımı ile ilgili teorik ve pratik bilgi ve becerilere sahip olmaktan ibaret
olduğu düşüncesi, çağdışı bir inanıştan fazlası değildir. Çünkü hekim; sağlık
ve toplum gibi konularda, profesyonellik ve liderlik gibi alanlarda da belli
bir seviyeye sahip olmalı ve tıbba bütüncül bir gözle bakmalıdır.
Ne var ki geleneksel
yöntemlerle eğitim veren fakülteler, öğrencilerin bu seviyeye gelmesi ve tıbba
bütüncül bir bakışla bakabilmesi yolunda engel oluşturmaktadır. Çünkü
kemikleşmiş eğitim programı yapısı ve antika hâline gelmiş ölçme-değerlendirme
yöntemleri, aşılması gereken zorluklar yaratmaktadır. Bir diğer zorluk da,
programların temel ve klinik bilimleri ayrı yapılar hâlinde ele alması sonucu,
öğrencilerin öğrendiklerini bütünleştirememesidir (bazı çevreler, bu temel-klinik
bilimler ayrımını, Flexner’in 1910’da yayınladığı ve o günün koşullarında tıp
eğitiminin devrimsel bir gelişim sağlamasına neden olan rapora bağlamaktadır). Yazının
başında alıntılanan öğrencinin sorunu da budur. Bu sorunu ve ilişkili diğer sorunları
aşmak için entegre program oluşturma düşüncesi ortaya çıkmıştır.
İlk kez 1977’de genel
eğitim literatüründe bahsedilen entegre program (integrated curriculum)
kavramı, bir süre sonra tıp eğitimine de taşınmıştır. İlk uygulamalarından biri
de Kanada’daki McMaster Üniversitesi’nde gerçekleştirilmiştir. Tıp fakültesinin
her yılında kendini tekrar eden ama her sene gelişkin bir içeriğe sahip
transdisipliner bir program uygulanmıştır. Böyle yapılarak, temel-klinik
bilimler ayrımının ortadan kaldırılması ve öğrencilerin daha bütüncül
bakabilmesi amaçlanmıştır. Entegre program anlayışı zamanla dünyanın dört bir
yanında kabul görmüş, hatta akreditasyon kuruluşlarının listelerine kadar
girmiştir.
Entegre program, Ronald Harden
tarafından “öğrenilecek şeylerin birbirleriyle ilişki kurularak oluşturulması”
veya “genelllikle birbirlerinden ayrı derslerle veya farklı departmanlar
tarafından öğretilen konuların birleştirilmesi” olarak tanımlanmıştır. Bir
fakültedeki entegrasyon, “var ya da yok” şeklinde kolayca sınıflanamaz; entegrasyon
bir spektrumdur, derinliği ve derecesi sonsuzdur. Harden bu spektrumun
sınıflandırılması için bir “entegrasyon basamağı” çerçevesi oluşturmuştur. 11
basamaklı bu yapıda ileri basamaklara gidildikçe entegrasyon daha güçlenir.
1. İzolasyon (Isolation):
Eğiticiler, birbirinden farklı konuları ve disiplinleri yok sayar.
2. Farkındalık (Awareness): Eğiticiler, farklı konuların ve disiplinlerin farkındadır ama bunların entegrasyonu anlamında hiçbir bir girişim yoktur.
3. Uyumluluk (Harmonization): Eğiticiler kendi dersleriyle ilgili birbirleriyle iletişime geçerler ve içeriği buna göre düzenlerler.
4. İçine Katma (Nesting/Infusion): Eğiticiler, kendi derslerinde diğer derslerle ilgili içeriklere de yer verir.
5. Zamansal Eşgüdüm (Temporal coordination): Benzer içeriklere sahip dersler birbirlerine koşut olarak işlenir. Dersler ayrı ayrı işlenir ama senkronizedir.
6. Paylaşım (Sharing/Joint Teaching): Dersler farklı disiplinlerden eğiticilerin katkısıyla oluşturulur.
2. Farkındalık (Awareness): Eğiticiler, farklı konuların ve disiplinlerin farkındadır ama bunların entegrasyonu anlamında hiçbir bir girişim yoktur.
3. Uyumluluk (Harmonization): Eğiticiler kendi dersleriyle ilgili birbirleriyle iletişime geçerler ve içeriği buna göre düzenlerler.
4. İçine Katma (Nesting/Infusion): Eğiticiler, kendi derslerinde diğer derslerle ilgili içeriklere de yer verir.
5. Zamansal Eşgüdüm (Temporal coordination): Benzer içeriklere sahip dersler birbirlerine koşut olarak işlenir. Dersler ayrı ayrı işlenir ama senkronizedir.
6. Paylaşım (Sharing/Joint Teaching): Dersler farklı disiplinlerden eğiticilerin katkısıyla oluşturulur.
7. Karşılıklı İlişkilendirme (Correlation): Bazı ortak konularda ortak dersler yapılır.
8. Tamamlayıcı Program (Complementary Programming): Eğitim genellikle çok sayıda disiplinin katkıda bulunabildiği temalar çerçevesinde yürütülür.
9. Multidisipliner (Multi-disciplinary): Bir tema adı altında farklı disiplinler birlikte yer alır. Bu disiplinlerine kendilerine ait konumu hâlâ saptanabilmektedir.
10. İnterdisipliner (Inter-disciplinary): Disiplinler arası ortak noktalar daha da geliştirilmiştir. Hangi kısma hangi disiplinin katkıda bulunduğu daha belirsiz haldedir.
11. Transdisipliner (Trans-disciplinary): Program, öğrencinin bilgilerden ve deneyimlerden anlam oluşturmasına odaklanır. Mesela öğrencilerin yüzden fazla sayıda klinik problem ya da görevden yola çıkarak öğrenmesi buna bir örnektir.
Entegrasyonun
derecelerini gösteren bu sınıflandırmanın yanında, zamansal ve disiplin bazlı boyutlarıyla
yatay, dikey ve spiral entegrasyon olarak üçe ayrılabilir.
Yatay entegrasyon,
disiplinlerin bir zaman aralığı içindeki entegrasyonudur. Mesela bir yıl içinde
temel bilimlerle ilgili derslerin ayrı ayrı dersler hâlinde değil de
birleştirilmiş bir şekilde verilmesi buna örnektir. Birleşme derecesi, yukarıda
sayılan 11 basamaktan herhangi birine tekabül edebilir.
Dikey entegrasyon ise
eğitim süresinin tamamını iki ayrı parçaya bölen temel-klinik bilimler ayrımını
zayıflatmayı ifade eder. Zayıflatmak için temel bilimler dönemi olarak
adlandırılan kısma klinik bilimlerden, klinik döneme ise temel bilimlerden içerikler
yerleştirmek bir yöntemdir. Bu sayede programda ilk yıl az miktarda klinik
bilimler, çokça temel bilimler mevcut olur. Öğrenci üst sınıflara geçtikçe
klinik bilimlerin ağırlığı artar, o artış oranında da temel bilimlerin ağırlığı
azalır. Son yıla gelindiğinde temel bilimler oldukça azalmış olur. Bu yöntem
sayesinde öğrenci, daha ilk yıllardan klinikle tanışmış olur.
Spiral entegrasyon, hem
dikey hem yatay entegrasyonu içeren ideal bir entegrasyondur. Yani spiral
entegrasyonda hem zaman bazlı hem de disiplin bazlı entegrasyon vardır.
Konular, önceki öğrenilenlerle her zaman ilişkilidir ve zaman içinde giderek
daha karmaşık ve gelişmiş hâle dönüşür.
Spiral entegrasyonun
kökeni Bruner’e dayanmaktadır. Daha sonra tıp eğitiminde uygulanmıştır. Bu
modelde temel ve klinik bilimler eşit bir şekilde yer alır. Eğitim temel ve
klinik bilimler dersleriyle değil, ilk yıldan itibaren ortak temaları içeren
başlıkların ele alınmasıyla gerçekleştirilir. Yani ayrı ayrı disiplinlerin
zamansal olarak basit bir şekilde senkronize edilmesi değildir.
Entegrasyonun Uygulanması
Zor ve zaman alıcı bir iş
olan entegrasyonu sağlamak için ideal bir rehber yoktur. Ama öğrenme
teorilerini ve entegrasyon modellerini bilmek, başka fakülteler tarafından
yapılmış entegrasyon projelerini okumak gibi seçenekler, entegrasyona başlamak
için faydalı olur. Eğitim programının içeriğini, bu içeriğin nasıl
öğretileceğini ve kullanılan ölçme-değerlendirme yöntemlerini barındıran “program
haritası”nı incelemek iyi bir başlangıç noktası olabilir. Çünkü program
haritasında, içerik-çıktı-ölçme arasındaki bağlantıları açıkça görülür.
Böylelikle bütün bileşenlerin uygun kavram şemsiyeleri altında
sınıflandırılarak entegre edilmesi kolaylaşır.
Bu stratejinin dışında,
entegrasyon uygulanırken dikkat edilmesi gereken üç noktadan söz edilebilir:
İçeriğin senkronize bir şekilde sunulmasının sağlanması, temel bilimlerin
muhafaza edilmesi, ortak tanımlar kullanılması.
Birçok çalışmada
gözlenen, temel bilimler dönemindeki entegrasyonun, o döneme klinik bilimlerle
ilgili bazı faaliyetleri yerli-yersiz yerleştirmekten ibaret olarak
görüldüğüdür. Klinik stajların alelade bir biçimde temel bilimler dönemine
yerleştirmek, içeriğin senkronize bir şekilde sunulmasını sağlamadığı için
gerçek entegrasyonu da sağlamaz. Çünkü bu durumda temel ve klinik bilimler aynı
yıl içinde bulunsalar da ayrı eğiticiler tarafından ayrı ayrı ele alınan iki
ayrı gerçeklik olarak kendi serüvenlerine devam ederler. Oysa önemli olan,
temel ve klinik bilimlerin ilişkilendirilerek birbirlerini beslemeleridir. Bu
nedenle, temel ve klinik bilimler alanlarından eğiticilerin birbirlerinin
alanlarını bilerek, iş birliği ile eğitimi yapılandırması gerekir.
Temel bilimlerin muhafaza
edilmesi, bir başka önemli noktadır. Klinik dönemde zaman kısıtlılığı ve
uygulamaların daha fazla yapılmasına dönük eğilim, temel bilimlerin klinik
dönemde pek yer almamasına yol açmaktadır. Oysa, entegrasyonun sadece temel
bilimler döneminde klinik bilimlerin de yer alıp birbirleriyle
ilişkilendirilmesi, gerçek bir entegrasyon için yeterli değildir. Her dönemde
temel bilimleri tekrar tekrar, o dönemin ruhuna uygun şekilde ele alınması,
öğrencinin daha derin bir kavrayış geliştirmesini sağlayacaktır. Bununla
birlikte, temel bilimler kapsamında sadece anatomi, fizyoloji gibi alanlar
değil, davranışsal ve sosyoekonomik konular da yer almalıdır. Bu yüzden ayrımı
“temel (basic) ve klinik bilimler” olarak değil “temel (foundational) ve
uygulamalı bilimler” olarak yapmak belki de daha doğru olacaktır.
Yukarıda bahsedilen ve
gerçek entegrasyonu sağlamayan örneklerin, “entegre program” olarak sunulduğu
olmuştur. Bu da bizi, entegrasyon konusunda ortak tanımların kullanılmasının
gerekliliğine götürür. Yapılan sınırlı bir uygulamanın -mesela sadece birinci
yıldaki temel bilimlerin birbirleriyle ilişkilendirilmesi ancak klinik dönemle
ilişkilendirilmemesi-, “entegre program” olarak sunulması, entegre program
tanımının dikkate alınmadığını gösterir. Çünkü entegre program, ideal bir
programı tasvir eder. Söz konusu uygulamalar bu ideallikten uzaktır.
Programın entegrasyonu
sonucunda öğrencilerin temel ve uygulamalı bilimleri birbirlerine entegre edip
etmediğinin değerlendirilmesi çeşitli şekillerde yapılabilir. Klinik akıl
yürütme faaliyetleri, kavram haritaları, açık uçlu sorular içeren yazılı
sınavlar, hasta senaryosu içeren çoktan seçmeli sınavlar, gelişim sınavı gibi
çok çeşitli yöntemler mevcuttur. Bu değerlendirmelerin birçoğunda temel amaç,
öğrencinin mesela tanı koyma sürecinde hastalığın arkasındaki işleyişi
keşfederken temel bilimlerden ne kadar yararlandığının gözlemlenmesidir.
Sonuç olarak, entegrasyon
dünya genelinde tıp fakülteleri ve düzenleyici kuruluşlar tarafından oldukça
önem verilen bir konudur. Buna rağmen literatürde hâlâ açıklığa kavuşturulmamış
tarafları vardır. Çünkü program içeriğinin belirlenmesi zorken, o içeriğin
disiplinler ve zaman bakımından entegre edilmesi çok daha zorlayıcıdır. Ama bu
zorluğun aşılması, eğitim programının erişkin öğrenmesi prensiplerine uygunluğunu
sağlama gibi değerli bir sonuç verir. Sonucu değerlidir çünkü erişkinler
öğrendikleri bilginin ne işe yaradığını bildiklerinde ve o bilgi gerçek hayatta
işlerine yaradığında, öğrenmeye istekli olurlar. Entegrasyon da bunu sağlar.
Böylelikle, yazının başında alıntılanan öğrenci, temel ve klinik bilimleri
birbirinden tamamen ayrı iki alan olarak görmez ve bahsettiği sorunu yaşamadan
eğitim sürecine devam edebilir.
Bu içerik tamamen
aşağıdaki kaynaklardan yararlanılarak, sizi o asıl kaynaklara başvurmaya teşvik
etmek için oluşturulmuştur.
Kaynak
Brauer DG, Ferguson KJ (2015)
The integrated curriculum in medical education: AMEE Guide No. 96. Medical
Teacher, 37:4, 312-322. DOI:10.3109/0142159X.2014.970998
Batı H, Turan M, Sayek I
(2016) Tıp Eğitimi Programlarında
İçeriğin Örgütlenmesi (Entegrasyon). Tıp Eğiticisi El Kitabı (ed. İskender
Sayek). Güneş Tıp Kitabevleri, Ankara, s.99-111.
Okuduğunuz bu yazıyı cihazınıza PDF olarak kaydetmek için şu bağlantıyı ziyaret edebilirsiniz:
Tıp Eğitimi Programlarında Entegrasyon - PDF
Okuduğunuz bu yazıyı cihazınıza PDF olarak kaydetmek için şu bağlantıyı ziyaret edebilirsiniz:
Tıp Eğitimi Programlarında Entegrasyon - PDF
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder