Son yıllarda tıp
eğitiminde eğitici merkezli eğitim yerine öğrenci merkezli eğitim ön plana
çıkmıştır. Bunun en önemli sebeplerinden biri, öğrencilerin, bilgiyi alıp
depolamak yerine farklı durumlara uygulama becerilerinin gelişmesinin ve
problem çözme gibi daha üst düzey öğrenim hedeflerine ulaşmalarının arzu
edilmesidir.
Mezuniyet öncesi ve
sonrası tıp eğitiminin geleneksel anlayışında iki modelle karşılaşmaktayız;
öğrencilerin sınıflarda ders görmesini, bunun yanında pratik uygulamalara
katılmasını içeren “derslik modeli” ve “çıraklık modeli” adı verilen,
öğrencilerin sağlık hizmeti verilen yerlerde çalışarak profesyonelleri rol
model almak suretiyle öğrenmesi.
Derslikte ders görülen
modelde öğrencilerin, bir hekimin fiziksel anlamda yaptığı esas iş olan
pratikten uzak kalma tehlikesi baş göstermektedir. Çıraklık modelinde oluşması
muhtemel sorun ise, sağlık hizmetinde yapılan işin yerine getirilmesinin
öğrenmenin önünde olması ve bunun öğrenme hakkında düşünmeyi, öğrenim
hedeflerine ulaşmayı engellemesidir. Göreve dayalı öğrenme (GDÖ), hem mesleki
hayatın içinde bulunmayı hem de öğrenmeye odaklanmayı ve böylelikle öğrenim
hedeflerine ulaşmayı sağlayarak yukarıda bahsettiğim iki geleneksel anlayıştaki
sorunları bertaraf etmek için bir fırsat sunmaktadır.
Göreve dayalı öğrenme,
kağıt üzerine dökülmüş vakanın grupça çözülmeye çalışıldığı Probleme Dayalı
Öğrenme’ye (PDÖ) benzemektedir. Ancak GDÖ’de, PDÖ’deki kağıt üzerinde yer alan
vaka yerine bir sağlık profesyonelinin verdiği, gerçek mesleki yaşam içinde yer
alan ödev/görev yerine getirilmektedir. Bu görevlere örnek olarak kan basıncı
ölçümü, karın ağrısı olan hastadan öykü alma ya da boğaz enfeksiyonu olan
hastaya antibiyotik reçete etme/etmeme verilebilir.
GDÖ’de öğrenme, görev
etrafında şekillenir ve görev, ileri öğrenmelere kapı açar. Böylelikle öğrenci,
altta yatan işleyişi anlar, temeli olan bütüncül bir kavrayışı gerçekleştirir.
Örnek verecek olursak, miyokard infarktüsü geçiren bir hastadan öykü alma ve
hastayı muayene etme görevinde alt sınıflardaki öğrencilere kalbin fizyolojisi
ve işlevini anlama, iletişim becerilerini geliştirme ve koroner hastalıkların nasıl
engellenebileceğini anlama hedef olarak düşünülebilir. Daha üst sınıflardaki
öğrenciler için ise EKG, biyokimya gibi tetkiklerin ne amaçla kullanılacağını,
aterom plağının patofizyolojisini anlamak, ağrının ve kardiyojenik şokun
yönetiminin kavranması verilebilir.
Bir başka örneği kolu
kırık hasta üzerinden verelim. Alt sınıflardaki öğrenciler için hedef, kemiğin
yapısının öğrenilmesi olabilir. Buradaki amaç hastayı yönetmekten ziyade kemik
metabolizmasını ve iyileşme sürecini kavramaktır. Ancak daha üst sınıflara
gidildikçe, kolu kırık hastayı ve ağrısını yönetme, kol grafisini okuma, kolu
atelleme becerisi geliştirme gibi hedefler koyulabilir.
Görevler haftalara bölünüp
konular ayrı ayrı ele alınabilir. Mesela Kadın Hastalıkları ve Doğum alanından
seçilen şu örnekler her hafta bir görev verilmek suretiyle kullanılabilir.
- Normal doğumun yönetimi
- Pre-eklampsi hastasının yönetimi
- Doğum bulguları olan hastanın muayenesi
- Birinci trimesterda kanaması olan hastanın araştırılması
- Üçüncü trimesterda kanaması olan hastaya ilk müdahalelerin planlanması
- Normal doğumda servikal açıklık ve silinmeyi değerlendirmek için muayene yapma
- Doğum sürecinin ilerleyişini partografa kaydetme
- Oskültasyonla ve sıvı gözlemiyle fetal durumu değerlendirme
- Normal doğumun yönetimi
- Pre-eklampsi hastasının yönetimi
- Doğum bulguları olan hastanın muayenesi
- Birinci trimesterda kanaması olan hastanın araştırılması
- Üçüncü trimesterda kanaması olan hastaya ilk müdahalelerin planlanması
- Normal doğumda servikal açıklık ve silinmeyi değerlendirmek için muayene yapma
- Doğum sürecinin ilerleyişini partografa kaydetme
- Oskültasyonla ve sıvı gözlemiyle fetal durumu değerlendirme
GDÖ, “şu listedeki görevleri yerine getir ve her şey tamam olsun” anlamına gelmez. Görev, öğrenme
için seçilmiş bir odaktır; yerine getirilmesi yeterli bir hedef değildir.
Verilen görevin bizzat kendisinde gelişmeyi de içerebilir ama içermek zorunda
değildir. Görev, görevden ibaret görülemez. Yani esas hedef, görevi yerine
getirmek değildir; görevi yerine getirirken yapılması gerekenlerin neden
yapıldığının farkında olma ve o alanda kapsamlı bir yeterlilik, kavrayış sahibi
olmaktır. Kapsamlılık önemlidir çünkü Whitehead’e göre öğrenme
kapsamlılaştırıldığında/genelleştirildiğinde yani sadece öğrenilen bağlamda
kalmayıp başka durumlara da uyarlanabildiğinde meydana gelmiş demektir.
Öğrenci, klinik
prezentasyonu farklı olan akut miyokard infarktüsü hastalarını yönetmeyi;
kalbin fizyolojisi, koroner arterler ve aterom plakları hakkındaki aynı bilgiyi
birden fazla farklı duruma uyarladığında öğrenmeyi gerçekleştirmiştir. Diyabet
konusunu ancak, mesela diyabetik bir hastanın akut miyokard infaktüsü
geçirirken, diyabetin oluşturduğu nöropatiden dolayı tipik göğüs ağrısı
tarifleyemeyebileceğini kolayca akledebiliyorsa öğrendiği söylenebilir. Birbirine
uyarlanacak bağlamlar aynı düzeyde de olabilir; kavram, bilgi, beceri gibi
farklı düzeyler arasında da olabilir.
GDÖ, geleneksel didaktik hafızada tutma modeline ve çıraklık modeline göre üç yönden avantajlıdır: Etkililik, verimlilik ve ilişkililik/uygunluk.
Nasıl daha etkili
olduğunu 9 maddede açıklayalım:
1. Deneyimsel Öğrenme: Eğitici merkezli eğitimin öneminin yavaşça kaybolmasıyla deneyimsel öğrenmenin, sağlık hizmeti verilen yerleri öğrenme için kullanmanın önemi artmıştır. Kolb’un Deneyimsel Öğrenme (Experiential Learning) adlı kitabıyla ön plana çıkan bu yaklaşımın getirileri, GDÖ ile sağlanabilmektedir. Bu noktada bir daha tekrar etmek gerekir ki, sadece görevin yerine getirilmesi öğrenmeyi sağlamadığı gibi sadece deneyimi yaşamak da öğrenmeyi sağlamaz; önemli olan, öğrencinin bu deneyimi öğrenmeye çevirmek adına nasıl kullandığıdır.
2. Yerleşik Öğrenme: Çıraklık modelindeki öğrenme, gerçek bir bağlamın içinde gerçekleştiği için “yerleşik” olarak sınıflanır. Derslikte ders işlenerek meydana gelen öğrenme ise gerçek bağlamdan (mesela hastanın bulunduğu klinik ortamdan) uzak olduğu ve kâğıt üstünde kaldığı için “yerleşik olmayan” öğrenmedir. Bir görüşe göre bilgi, bağlamın içine gömülüdür; gerçek ortamında görmeden eksik kalır, o ortamda bulunmadan o bilgiyi aktarmak mümkün değildir. Eğer bu görüş doğruysa, öğrenme faaliyeti gerçek ortamında (mesela klinikte) veya gerçekçi simüle ortamda gerçekleştirilmelidir.
1. Deneyimsel Öğrenme: Eğitici merkezli eğitimin öneminin yavaşça kaybolmasıyla deneyimsel öğrenmenin, sağlık hizmeti verilen yerleri öğrenme için kullanmanın önemi artmıştır. Kolb’un Deneyimsel Öğrenme (Experiential Learning) adlı kitabıyla ön plana çıkan bu yaklaşımın getirileri, GDÖ ile sağlanabilmektedir. Bu noktada bir daha tekrar etmek gerekir ki, sadece görevin yerine getirilmesi öğrenmeyi sağlamadığı gibi sadece deneyimi yaşamak da öğrenmeyi sağlamaz; önemli olan, öğrencinin bu deneyimi öğrenmeye çevirmek adına nasıl kullandığıdır.
2. Yerleşik Öğrenme: Çıraklık modelindeki öğrenme, gerçek bir bağlamın içinde gerçekleştiği için “yerleşik” olarak sınıflanır. Derslikte ders işlenerek meydana gelen öğrenme ise gerçek bağlamdan (mesela hastanın bulunduğu klinik ortamdan) uzak olduğu ve kâğıt üstünde kaldığı için “yerleşik olmayan” öğrenmedir. Bir görüşe göre bilgi, bağlamın içine gömülüdür; gerçek ortamında görmeden eksik kalır, o ortamda bulunmadan o bilgiyi aktarmak mümkün değildir. Eğer bu görüş doğruysa, öğrenme faaliyeti gerçek ortamında (mesela klinikte) veya gerçekçi simüle ortamda gerçekleştirilmelidir.
Çıraklık modelinde
öğrenme gerçek ortamında gerçekleşir ancak bunda bazı sorunlar vardır.
Profesyonel sağlık personelinin yaptığı bir uygulamaya şahit olan öğrenci
sadece o bağlamdaki o durumu öğrenmekle kalabilmekte; oradan elde ettiği
bilgiyi düzenlemeyi, farklı durumlara aktarmayı, aktardıktan sonra o yeni
durumlara uygulamayı başaramayabilmektedir. Mesela bir hastalığın sadece o
şekilde bulgu veren hâlini tanıyabilmekte, aynı hastalığın farklı şekilde bulgu
veren hâllerini tanıyamamaktadır. Yani bilgisini genelleştirip kapsamlı bir
kavrayışa dönüştürememektedir.
Geleneksel derslik
derslerinde ise öğrencinin motivasyonu düşüktür. Teoride kalan konular
öğrenciyi “e bunlar ne işime yarayacak ki” gibi düşüncelere sevk eder. Çünkü
bilgi, “cansız, tatsız, tuzsuz” hâlde
sunulmaktadır.
GDÖ’yle, çıraklık modelindeki
bilgiyi genelleştirememe sorunu ve geleneksel derslik derslerindeki gerçek
hayattan kopukluk sorunu en aza indirilmeye çalışılmaktadır.
GDÖ’nün bir bağlamdan öğrenilen bilgi ve beceriyi başka bağlamlara uyarlama açısından etkililiğini daha ayrıntılı şekilde görmek için O’Halloran tarafından Radyoloji üzerinden yapılmış çalışma incelenebilir.
GDÖ’nün bir bağlamdan öğrenilen bilgi ve beceriyi başka bağlamlara uyarlama açısından etkililiğini daha ayrıntılı şekilde görmek için O’Halloran tarafından Radyoloji üzerinden yapılmış çalışma incelenebilir.
3. Faaliyet ve Düşünme: Warsick ve Watkins’e göre öğrenme, deneyim ve
düşünmenin karşılıklı çalıştırıldığı süreçle meydana gelir. Deneyimle
öğrenmenin öneminden yukarıda bahsettik. Deneyimin sadece deneyimden ibaret
kalmamasının, üzerinde düşünülerek elde edilen bilgiyi farklı durumlara
uyarlayabilecek beceriyi kazanmanın önemi de büyüktür.
İşlerin bir robot gibi
yapıldığı iş tabanlı öğrenmede faaliyet ön plandadır ama düşünme yoktur.
Geleneksel derslik derslerinde ise düşünme ön plandadır ancak faaliyet yoktur;
bu da motivasyonu düşürür. Ezberci öğrenmede ne faaliyet vardır ne de düşünme. GDÖ’de ise hem faaliyet hem de düşünme vardır.
Düşünme
|
||||
Düşük
|
Yüksek
|
|||
Faaliyet
|
Yüksek
|
İş Tabanlı Öğrenme
|
Görev Tabanlı Öğrenme
|
|
Düşük
|
Ezberci Öğrenme
|
Klasik Ders Anlatımı
|
||
4. Teori ve Pratiğin Birleşimi: Bir hekimin tıbbi bilgilere sahip olması
gerekliliği tartışılamaz; tartışılan şey, cansız gerçekleri ezberleyerek
biriktirmektir. Sahip olduğunuz bilgileri uygulamazsanız unutursunuz.
Whitehead’e göre eğitim, bilgiyi kullanışlı hâle getirme sanatıdır. Teori ve
pratik ayrı olduğunda bilgi ve beceriler arasında bir bağ kurulamaz, öğretim
amaçsızdır ve bir anlam ifade etmeyen tartışmalar yığınından ibarettir.
Small’un bulgularına göre temel ve klinik bilimlerin en iyi öğrenimi, birlikte
eşzamanlı öğrenildiğinde oluşmaktadır. Çünkü teori ve pratik birbirinden ayrı
düşünülemez, birlikte birbirlerini desteklerler. Ayrıca her pratiğin altında
yatan bir teori vardır.
GDÖ’nün kökeninde
teoriyle pratiğin birleşimi yatar. Teoriye giden yolun başlangıcını pratik
oluşturur. Teori de bir pratik olan görevi daha iyi yerine getirmeye yardımcı
olur.
5. Eğitim ve “Training”: Eğitim ile “training” arasında fark vardır.
“Training”de bir modelin, kitapta yazan bir yönergenin, bir profesörün
söylediğinin aynısını yapmak vardır. Bu faaliyet kişiyi sonuca ulaştırır ama
kişi, eğitimdekinin aksine neyi niçin yaptığını bilmez. Eğitimde, “nasıl” ve
“neden” soruları olur.
Bugün tıp fakültesinden mezun olan pratisyenler 2050’de de hekimlik yapıyor olacaklar. Tıbbi bilginin ve uygulanmasının hızlı değişimi, aynı hastalığın farklı şekillerde bulgu vermesi, her hastanın biricik olması göz önüne alındığında sadece “training” yapıp eğitim almayan yani karşılaştığı tıbbi sorunların altında yatan mekanizmanın ve temel teorik bilginin farkında olmayan, sorunları üzerinde hiç düşünmeden üniversitedeki hocasından gördüğü yöntemle çözen, değişime ayak uydurmayan hekimler büyük zorluklarla karşılaşacaklardır.
Bugün tıp fakültesinden mezun olan pratisyenler 2050’de de hekimlik yapıyor olacaklar. Tıbbi bilginin ve uygulanmasının hızlı değişimi, aynı hastalığın farklı şekillerde bulgu vermesi, her hastanın biricik olması göz önüne alındığında sadece “training” yapıp eğitim almayan yani karşılaştığı tıbbi sorunların altında yatan mekanizmanın ve temel teorik bilginin farkında olmayan, sorunları üzerinde hiç düşünmeden üniversitedeki hocasından gördüğü yöntemle çözen, değişime ayak uydurmayan hekimler büyük zorluklarla karşılaşacaklardır.
İşte GDÖ, pratikten
kopmadan sağlığın ve hastalığın altında yatan temel prensiplerin anlaşılmasını
hedefler.
6. Gizli Teoriler: Hepimizin fiillerinin altında bir ön kabul
yatar. Bu ön kabullerin çoğunun da farkında değilizdir. Bir şeyi neden öyle
yaptığımız sorulduğunda hemen bir cevap dizisi sıralarız. Bunların çoğu da gerçekte
o şeyi yapma nedenimiz değildir. Gerçek öğrenmenin meydana gelmiş olması için,
yaptıklarımızı neden yaptığımızı ve yaptığımızın muhtemel sonuçlarını gerçekten
biliyor olmamız gerekir. GDÖ, görevler üzerinden bu bakışı öğrenciye
yerleştirmeyi amaçlar. Öğrenci, görevleri yerine getirirken aldığı kararların ve
yaptığı uygulamaların nedenini, altında yatan kabulleri değerlendirir ve
böylelikle bilgisini her duruma uyarlayabilir.
7. Mental Modeller: Öğrencinin, üst düzey öğrenim hedeflerine
ulaşmak için kendine has bir çerçeve inşa etmesi ve öğrenmeyi onun üzerine
kurması gerekir. Bu yapılmazsa yanlış öğrenmeler oluşabilir. GDÖ’de bir sağlık
profesyonelinin verdiği görevle bağlamından kopmadan meydana gelen öğrenme,
öğrencinin kendi mental modelini kurmasını kolaylaştırır.
8. Motivasyon: Öğrencinin motivasyonu düşük olduğunda eğitim verimsiz olur. Öğrenci, mesleki
yaşamda kullanacağı bilgi ve becerileri elde edeceğini düşünmediği bir eğitimde
algısını kapatır. PDÖ sisteminde bu sorun çözülmek istenmiştir ancak vakanın kâğıda
basılı olması yine de gerçek mesleki yaşamı ve vakanın bağlamını tam yansıtmayı
engeller. Öğrenciler gerçekteki o canlılığı ve anlamlılığı kâğıt üstündeki
vakada bulamazlar. Ama GDÖ’de görevler, gerçek hastalar ve hekimlik uygulamaları
üzerinden yürüdüğü için bu sorun bertaraf edilmiştir. Öğrenciler, öğrenmeyi
gerçekten ihtiyaç hissedecekleri için gerçekleştirirler.
Örnek olarak; Finlandiya’da
Virjo’nun yaptığı bir çalışmada GDÖ uygulanmış ve öğrenim hedeflerine büyük
oranda ulaşılmıştır. Bunda öğrencilerin gerçek mesleki yaşamın içinde olması,
öğrencilerin öğrenmeyi ihtiyaç hissetmesi ve bunun da motivasyonu artırması
büyük öneme sahiptir.
9. Ulaşılabilir Öğrenme Seviyeleri: Tıp eğitimi genellikle öğrenciler için zordur.
Klinik durumların hepsinde ustalık seviyesine gelmek mümkün değildir. Bu yüzden
verilen görevlerin zorluğu, bir sıra hâlinde öğrencinin seviyesine göre
ayarlanır.
Etkililikte açıkladığım
özelliklerin bir kısmı verimlilik için de geçerliydi. Onlara ek olarak 3
maddede verimliliği açıklayalım.
1. Planlanmış Eğitim: Eğitim programının planlanmış olması önemlidir çünkü bu sayede öğrenci, neyi ne zaman nasıl yapması gerektiğini, eğitim programına, programın nasıl işleyeceğine dair hazırlanan rehberlere, açık/net bir biçimde ifade edilmiş öğrenim hedeflerine bakarak anlayabilir. GDÖ’de verilen görevler ve bu görevlerin nasıl yerine getirileceği hakkındaki açıklamalar, planlanmış bir eğitim sunar.
1. Planlanmış Eğitim: Eğitim programının planlanmış olması önemlidir çünkü bu sayede öğrenci, neyi ne zaman nasıl yapması gerektiğini, eğitim programına, programın nasıl işleyeceğine dair hazırlanan rehberlere, açık/net bir biçimde ifade edilmiş öğrenim hedeflerine bakarak anlayabilir. GDÖ’de verilen görevler ve bu görevlerin nasıl yerine getirileceği hakkındaki açıklamalar, planlanmış bir eğitim sunar.
2. Eğitim ve Sağlık Hizmetini Birleştirme: Özellikle mezuniyet sonrası eğitim ve devamlı
eğitim açısından bakacak olursak, hekimler sağlık hizmeti veriyor
olduklarından, bu hizmeti verirken öğrenmek için düşünmeye vakit bulamadıkları
gerçeğiyle karşılaşırız. GDÖ’de görevler sağlık hizmeti üzerinden verilebileceği
için hekim, hizmet verirken düşünme fırsatı bulamadığı konular hakkında daha
sonra düşünecek, hastadan edindiği tecrübeyle oluşan bilgisini farklı durumlara
uyarlayabilecektir. GDÖ’nün burada yaptığı şey, sağlık hizmetine eğitim değeri
kazandırmaktır.
3. Eğiticinin Genişletilmiş Rolü: GDÖ, hem hasta bakmak zorunda olan hem de bir
yandan araştırmalarını yürüten eğitimciye zamanı daha verimli kullanma fırsatı
sunar.
Eğitici, görevleri ve bu görevlerin programını, öğretim hedeflerini en baştan belirler ve süreç içinde küçük
dokunuşlar haricinde bir uğraş vermesi gerekmez; her şey sistemli bir şekilde
yürür. Öğrencilere görevler hakkında danışmanlık yapar, kaynaklar önerir, bazı
durumlarda kaynak kendisi olur. Ayrıca öğrencilerin performansını
değerlendirir. Bunların hepsini tek eğitici yapmak zorunda değildir. Bir
eğitici öğrenciler için konsültanlık yaparken bir diğeri program
düzenleyicisidir.
Böyle olunca, öğrenciler
kendi öğrenmelerinden kendileri sorumlu olur ve bu sayede eğitimcinin formal
eğitim vermesine gerek kalmaz; formal eğitime ayıracağı zamanı araştırmalarına
ayırabilir.
Şimdi de
ilişkililik/uygunluk kısmına göz atalım. Bu bölüm, mezun olan hekimlerin hizmet
vereceği toplumun ihtiyaçlarını karşılayabilecek nitelikte olması açısından
önemlidir. Nasıl daha ilişkili ve uygun olduğunu 3 maddede açıklayalım.
1. İlişkililik: Tıp eğitimine hangi konuların dahil edilip edilmeyeceği kararı önemlidir. GDÖ’de verilen görevler, ilişkililiğe göre istenilen şekilde ayarlanabilmekte ve
bu açıdan iyi sonuçlar vermektedir.
2. Çekirdek Program: Son yıllarda tıp eğitiminde ele alınacak alanlar
çekirdek ve seçmeli olarak ikiye ayrılmakta ve böylelikle öğrencilerin yükü
dengelenmeye çalışılmaktadır. Hangi konuların çekirdek programa, hangi
konuların seçmeliye konulacağı kararını vermek zordur. GDÖ’de görevler mesleki
yaşantının içinden seçilmektedir. Bu görevleri yerine getirmek için belli bazı
bilgi ve beceri gerekir. Bu bilgi ve beceriler çekirdek kapsamına rahatça
alınabilir. Böyle olunca, çekirdek-seçmeli ayrımını yapmak kolaylaşır.
3. Kendini Geliştirebilmek İçin Eğitim: Tıp alanında her alanda olduğundan belki daha
fazla önemli olan, sürekli öğrenmeye devam etmek ve gelişmelere göre kendini
güncellemektir. Bu da teorik ve hekimlik pratiğinin birlikte düşünülmesini,
pratiğin analiz edilip üzerinde düşünülerek profesyonel gelişimin
sorumluluğunun alınmasıyla mümkün olabilir. Bunların yanında problem çözme
becerisi, iletişim becerileri, takım çalışması, zaman yönetimi gibi alanlarda
da kişi, kendini geliştirmelidir. Ancak bu sayede mesleki yaşamın gereklerini
karşılayabilecek nitelikte bir hekim olunabilir. Teorik ve pratiği birleştiren,
yüzeyselin değil altta yatan mekanizmaların öğrenilmesini hedefleyen, sağlık
hizmetini eğitim faaliyetine dönüştüren, gerçek mesleki yaşamın içinde eğitim
yaptığı için öğrenciye iletişim becerisi, zaman yönetimi gibi alanlarda da
katkı sağlamayı gözeten, öğrenmenin sorumluluğunu öğrenciye aldırdığı için
yaşam boyu öğrenmeyi kolaylaştıran GDÖ, mesleki yaşamın gerektirdiği nitelikleri
kazandırır.
Etkililik, verimlilik ve
ilişkililik/uygunluğun nasıl olduğunu açıkladıktan sonra öğrenci performansının
nasıl değerlendirileceği kısmıyla yazıyı bitirelim.
Ölçme ve değerlendirme GDÖ’nün ruhuna uygun olmalıdır. Bilgileri hatırlama değil; teorik olanı pratiğe
dökebilme, bilgiyi başka bir bağlama uyarlayabilme gibi daha üst düzey
hedeflere ulaşılıp ulaşılmadığı ölçülmelidir. Bunun için portfolyo
değerlendirme ve OSCE (Objective Structured Clinical Examination) gibi çok
çeşitli yollar kullanılabilir.
Kaynaklar
-Harden, R.M., Laidlaw,
J.M, Ker, J.S., Mitchell, H.E. (1996) Task-based Learning: An Educational
Strategy for Undergraduate, Postgraduate and Continuing Medical Education, AMEE
Education Guide No. 7 (Association for Medical Education Europe).
-David O' Halloran (2001)
Task-based learning: a way of promoting transferable skills in the curriculum,
Journal of Vocational Education & Training, 53:1, 101-120.
-Virjo, I.,
Holmberg-Marttila, D., Mattila, K. (2001) Task-based learning (TBL) in
undergraduate medical education, Medical Teacher, Vol. 23, No. 1, 53-58.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder