Yüz yıl önceye kadar
hekimler, bir tıp okulundan mezun olmakla elde ettikleri seviyenin onlara
meslek hayatları boyunca yeterli olacağını düşünmekteydiler. Birinci Dünya
Savaşı sonrasında uzmanlık tabanlı okulların, akademik toplulukların ve bazı trendlerin
belirmesiyle tıp eğitiminin bu en uzun ve asla bitmeyen evresi önem kazanmaya
başlamıştır.
Sürekli Tıp Eğitimi
başlarda derslerden, konferanslardan, sempozyumlardan ve çalıştaylardan ibaret
görülmüştür. Teknolojinin gelişmesiyle simülasyonlar, elektronik ortamdaki
görsel ve işitsel konferanslar da bu listeye eklenmiştir. İkinci Dünya Savaşı
sonrasında meydana gelen bilgi patlaması, uzmanlık derneklerinin sürekli tıp
eğitimini belgelerde tanımlaması ve kullanması, ticari şirketlerin verdiği
önem, toplumsal hesap verebilirlik ihtiyacı gibi nedenlerle ilgi giderek
sürekli tıp eğitimine kaymıştır. Mesela yapılan bir araştırmaya göre, ACE
inhibitörlerinin konjestif kalp yetmezliğinde oldukça yararlı olduğu
kanıtlanmış olmasına rağmen postoperatif dönemdeki hastaların yaklaşık üçte
birinin ACE inhibitörü kullanmadığı saptanmıştır. Bu eksikliği telafi etme yolunun,
sürekli tıp eğitiminden geçtiği anlaşılmıştır.
Sürekli tıp eğitimi için
bir program geliştirmek istendiğinde önce ihtiyaç analizi yapılmalıdır. İhtiyaç
analizi öznel (subjective) de olabilir nesnel (objective) de. Öznel ihtiyaç
analizi, katılımcıların algıladıkları ihtiyaçtır ve anket, odak grup görüşmesi
gibi yöntemlerle belirlenebilir. Öznel ihtiyaç analizi oldukça kullanışlıdır
ama pek doğru sonuç vermez. Bunun yerine literatür taraması, uzman görüşü,
ölçme-değerlendirme gibi yöntemlerle daha nesnel sonuçlara ulaşılması tercih
edilir.
İhtiyaç belirlendikten
sonra programın amacı belirlenmelidir. Eğitim programındaki faaliyetler
sonucunda öğrencilerin neyi elde etmesi amaçlanmaktadır; mesela yeni bir
kavramı tanımaları mı, tartışmalı konularda fikir belirtebilmeleri mi, bazı
yeni prosedürleri uygulamaları mı, yeni bir beceride yeterliliklerini
belgelemeleri mi… Bu örneklerin her biri farklı planlamalar gerektirir.
Amaç belirlendikten sonra
öğrenim hedefleri belirlenir. Sürekli tıp eğitimine dair hedefler, basit
öğrenim hedefleri değildir. Daha çok, davranış değişikliğine yöneliktir.
Kişinin bu programda öğrendikleri sonucunda, o zamana kadar yaptığından farklı
olarak neyi yapması gerektiğini ifade eder. Yani bir performans gelişiminin
çerçevesini çizer. Ama her tür programın davranış değişikliği ile ilgili
öğrenim hedefleri çıkarabilmesinin mümkün olmadığı da göz ardı edilmemelidir;
mesela yeni bir kavramın tanıtılmasını amaçlayan bir programın davranış
değişikliğine yol açmasını beklemek doğru olmaz.
Hedefler belirlendikten
sonra sıra eğitim içeriğine gelir. İçerik, kanıta dayalı olmalıdır. Ayrıca,
kanıta dayalı tıbbın bir tanımı, “en iyi kanıtların uzmanın klinik tecrübesiyle
ve hastanın değerleriyle bütünleştirilmesi” olduğundan, eğiticilerin de etkin,
alanında uzman ve iletişim becerileri kuvvetli kişiler olması gerekir.
Eğitimin formatı çok
çeşitli olabilir; büyük grup dersi ya da interaktif bir küçük grup çalışması
gibi formal yöntemler kullanılabilir. Sürekli tıp eğitiminin davranış değişikliğini
öncelediği düşünüldüğünde klasik ders ve sunuma göre, uygulamalı yaklaşımların
daha fazla tercih edilmesi uygun olacaktır. Klasik yöntemle yapılan eğitimin
etkililiği, vaka tabanlı içerikle oluşturulmuş dersler ve karşılıklı etkileşime
izin veren bir formatla artırılabilir.
İnteraktifliği artırmak
ve katılımcıları konuya çekmek için kullanılabilecek bazı yöntemler vardır.
Katılımcılardan sunum öncesinde konuyla ilgili bir vaka ya da üç adet soru
yazmalarını istemek, ders içine kısa süreli soru cevap bölümleri yerleştirmek,
katılımcıların anlık cevaplarını iletebileceği teknoloji destekli araçları
kullanmak, katılımcıları kaynaştırmak için fısıltı grupları oluşturmalarına
izin vermek, klinik senaryolardan, standardize hastalardan, yazılı vakalardan
yararlanmak gibi yöntemler mevcuttur.
Sayılan formal
yöntemlerin yanında, öz yönelimli öğrenme (self-directed learning) gibi daha
maliyet-etkin (cost-effective) informal yaklaşımlar da mevcuttur. Geçen yüz yıl
içinde sürekli tıp eğitimi için birincil görülen kaynaklar; sınıflarda
anlatılan dersler, konferanslar ve basılı materyaller olsa da son zamanlarda
teknolojinin gelişmesiyle internet ve bilgisayar tabanlı araçlar ön plana
çıkmıştır.
1960’larda ses kayıtları
sürekli tıp eğitimi amaçlı kullanılmıştır. İnternetin sürekli tıp eğitimi
bağlamında ilk kez kullanılması ise 1990’ların ortalarında radyologların
görüntüleri birbirleriyle paylaşmasıyla olmuştur. Zaman geçtikçe internetin
oluşturduğu kolaylık, informal eğitimin çevrimiçi sayfalarda yer bulmasını sağlamıştır.
Bu tip bir eğitimin içeriği, bir web sayfasına sığacak nitelikte, kolay
okunabilir, ilgi çeken bir tasarımda ve öğrenenle etkileşime izin veren bir
yapıda olmalıdır. Kısıtlı imkânlara sahip yerlerde görev yapan hekimler
internet sayesinde sürekli tıp eğitimine dair fırsatları yakalayabilmektedir.
Bununla beraber, aynı fiziksel ortamda formal eğitim için bulunmak, hekimlerin
yeni tanışıklıklar sayesinde sosyal çevrelerini geliştirmeleri açısından fayda
sağlamaktadır.
İnternet tabanlı
kaynakların dışında, basılı kaynaklar ve portfolyo tabanlı öğrenme de sürekli
tıp eğitiminde kullanılan seçenekler arasındadır. Hekimlik pratiğiyle ilgili
kısa hatırlatmalar içeren basılı kartlardan, bilgisayar tabanlı karar destek
sistemlerine kadar çok çeşitli araçlar, sürekli tıp eğitimi kapsamında
görülebilir. Dolayısıyla, sürekli tıp eğitimi sadece planlı faaliyetlerden
ibaret görülemez.
Bir sürekli tıp eğitimi
programının değerlendirilmesi çeşitli seviyelerde yapılabilir ama
değerlendirmenin, katılımcıların tatmin düzeyini ölçmekten ibaret görülmemesi
gerekir. Buna rağmen, katılımcı sayısını ve katılımcıların memnuniyet düzeyi
ölçülerek program değerlendirme yaygındır. Bundan daha kaliteli bir yöntem, ön-test
ve son-test uygulayarak katılımcıların eğitim programı sayesinde bilgi, tutum
ve beceri açısından ne kadar geliştiğini belirlemektir. Çoğu program
değerlendirmesi en yüksek bu seviyede değerlendirme yapmaktadır. Katılımcıların
performansının ölçülmesi ve program sayesinde hastaların, hatta toplumun sağlık
durumunun ne kadar geliştiğini tespit etmek, program hakkındaki en değerli
bilgiyi verecektir. Ama bu araştırmaları yapmak yoğun emek gerektirdiğinden ne
yazık ki kullanımı yaygın değildir.
Bu içerik tamamen aşağıdaki
kaynaktan yararlanılarak, sizi o asıl kaynağa başvurmaya teşvik etmek için
oluşturulmuştur.
Kaynak
Davis N, Davis D, Bloch R
(2008) Continuing medical education: AMEE Education Guide No 35. Medical
Teacher, 30:7, 652-666. DOI:10.1080/01421590802108323
Okuduğunuz bu yazıyı cihazınıza PDF olarak kaydetmek için şu bağlantıyı ziyaret edebilirsiniz: Sürekli Tıp Eğitimi - PDF
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder